Velâyet hakkına sahip olmayan ya da çocuk kendisinden alınmış olan ana-babaya, hukuk düzenince çocukla kişisel ilişki kurma hakkı tanınmıştır. Yeni Medeni Kanunumuz Önceki Kanunun sadece boşanma ile ilgili olarak düzenlediği bu konuyu, gerek çocuk ile ana baba arasında, gerek çocuk ile üçüncü kişiler arasında kişisel ilişki kurulması bakımından ayrıntılı biçimde düzenlemektedir.
Özellikle, boşanmadan sonra, velâyete sahip olmayan ana veya baba ile çocuk arasındaki kişisel ilişki, boşanmanın en önemli sonucudur. Taraflar genellikle aralarındaki tartışmaları boşanmadan sonra da devam ettirdikleri için kişisel ilişki hakkı, çocuğun boşanmadan sonraki gelişimini olumlu veya olumsuz yönde etkileyen en önemli etmendir. Hâkim bu olguyu dikkate alarak kişisel ilişki hakkını açık, tarafların yorumuna ve tartışmasına meydan vermeyecek biçimde ve ayrıntıları ile düzenlemelidir. Aksi halde genelde de dostça ayrılmayan ve ilişkilerini medeni bir şekilde devam ettiremeyen tarafların arasında yeni anlaşmazlıklar ortaya çıkaracaktır.
Ana baba ile çocuk ilişkisi salt hukukî bir ilişki değil, aynı zamanda duygusal bir ilişkidir. Ana baba ile çocuk arasındaki ilişki, hukuken kalksa da kişilerin ana baba ve çocuk olma statüleri ve duygusal bağlılıkları sona ermez. Velâyet hakkına sahip olmayan veya velâyet hakkına sahip olmakla birlikte, çocuğu fiilen yanında bulunduramayan ana baba ile çocuk arasında hukuk düzenince bir ilişki kurulması söz konusu olmazsa, ana/baba ve çocuk yaşam içindeki sevinçleri, hüzünleri paylaşamayacağı için zaman geçtikçe birbirlerine yabancı olacaklardır. Bunun oluşmaması için ana baba ile çocuk arasındaki duygusal paylaşımın devam etmesi gerekir. Bu ise, hukuken ana baba ile çocuğun kişisel ilişki kurma hakkına sahip olması ile gerçekleşebilir.
Kişisel İlişki Hakkının Cebri İcra Yolu İle Uygulanması
Çocuk kendisine verilmemiş olan tarafın hâkimin belirleyeceği gün ve saatlerde çocuk ile temas etmesine, onunla görüşmesine, onu gezdirmesine, yedirip içirmesine, giydirmesine diğer taraf engel olamaz. Bu konuda İcra ve İflâs Kanununun çocuk ile kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararının uygulanmasını kolaylaştırıcı, diğer tarafı bu karara uymaya zorlayıcı hükümleri vardır. İcra ve İflâs Kanununun 25a maddesinde çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilâmların icrası özel olarak düzenlenmiştir. Velâyet hakkına sahip veya çocuk fiilen kendisine verilmiş kişi, çocukla kişisel ilişkide bulunma hakkına sahip olan kişinin çocukla kişisel ilişki kurma hakkını kullanmasına izin vermezse, kişisel ilişkiyi öngören ilâmı hak sahibi icraya koyarak takip talebinde bulunabilir (İİK.25a md.). Bu talebi alan icra memuru borçluya (velâyete sahip tarafa) bir icra emri gönderir (İİK.25a md.). Bu icra emrine, İcra ve İflâs Kanununun 24. maddesindeki genel hususlardan başka, çocuğun ilâm hükümleri dairesinde lehine hüküm verilen taraf ile kişisel ilişkide bulunmasına engel olunmaması, aksi takdirde hükmün zorla yerine getirileceği ve İcra ve İflâs Kanununun 341. maddesine göre cezalandırılacağı ihtarı da eklenir. Borçlu, bu emre uymazsa ilâm hükmü zorla yerine getirilir ve çocuk ziyaret hakkı sahibine ziyaret amacı ile teslim edilir. Kişisel ilişkinin kurulmasına ilişkin mahkeme kararı, teknik olarak İcra ve İflâs Kanununu açısından bakıldığında; icra edilebilir bir ilâm niteliğindedir. Eğer, taraflar ilam hükmünü yerine getirmezlerse bu zorla icra edilir. İcra ve İflâs Kanununu açısından kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hükmün icrası için zor kullanılabilir, bu açıdan her hangi bir taşınır konusundaki mahkeme kararının icrasından pek bir farkı yoktur. Çünkü, İcra ve İflâs Kanununun 25a maddesinde taşınır teslimine ilişkin 24. maddeye atıf yapılmıştır.
Acaba çocuk kişisel ilişki kurmayı reddediyorsa, kişisel ilişki hakkına sahip kişi ile kişisel ilişkide bulunmaya zorlanabilir mi? Madde 25b -“Çocukların teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilâmların icrası, icra müdürü ile birlikte Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından görevlendirilen sosyal çalışmacı, pedagog, psikolog veya çocuk gelişimcisi gibi bir uzmanın, bunların bulunmadığı yerlerde bir eğitimcinin hazır bulunması suretiyle yerine getirilir.İcra memurunun yanında uzman bir kişinin bulunması ve ilâmın icrasının bu şekilde yapılacağı düzenlenmekle birlikte, uzmanın görüşüne icra müdürünün uymak zorunda olup olmadığı hususu açık değildir.
İdeal olan durum, velâyet hakkına sahip ana veya babanın, boşandığı eşi ile çocuğun kişisel ilişki kurmasını kolaylaştıracak biçimde davranmasıdır. Fakat boşanmış eşlerin büyük çoğunluğu bunu gerçekleştiremez. Velâyet hakkına sahip taraf çocuğu karşı taraf aleyhine etkilemekte, bu ise çocukla karşı taraf arasındaki ilişkinin bozulmasına ve çocuğun bu nedenle kişisel ilişki hakkını reddetmesine neden olmaktadır. Burada etki altında olan çocuğun kişisel ilişkiyi reddetmesi haksız, belki çoğu durumda da çocuğun yararına aykırı da olabilir. Fakat buna rağmen, kişisel ilişkinin zorla uygulanması uygun olmaz. Böyle bir zorlama taraflar arasındaki çatışmaları çocuğun zararına olarak daha da artırır. Kişisel ilişki hakkına sahip olan ana/babadan çocuğun uzaklaşmasını onu düşman gibi görmesine dahi neden olur ki, bu, bugün kanunlarda, doktrin ve uygulamada kabul edilmiş “çocuğun yararı” ilkesine ters düşer. Kişisel ilişkiyi reddeden çocuğa zor kullanılmamalıdır. Kuşkusuz çocuğun ziyaret aleyhindeki haklı olmayan, özellikle kendi yararlarına aykırı bulunan direnci giderilmeye çalışılacaktır Fakat bunun için sosyal hizmet ve psikoloji eğitimi görmüş uzmanlardan yararlanılmalıdır (İİK.25b). Uzmanların görüşmesi, gerekirse terapi uygulamaları ile çocuk kişisel ilişkiye ikna edilmelidir. Fakat hüküm çocuğa yarardan çok zarar verecek biçimde zorla uygulanmamalıdır. Çünkü böyle bir baskı en azından kişisel ilişkinin amacına aykırı düşer . Kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hüküm, velâyet hakkına sahip olan veya çocuğu fiilen yanında bulunduran kişinin hükme aykırı davranışı ile uygulanmayabilir. Bu durumda çocuğu, velâyet hakkına sahip ana/baba kararda tayin edilen gün ve saatte hazır bulundurup, diğer tarafa vermezse, İcra İflâs Kanunundaki yaptırım uygulanır (İİK.25-26 md.). Aksi takdirde velâyet hakkı kaldırılabilir. Ayrıca velâyet hakkı sahibine cezaî yaptırımlar da uygulanabilir (İİK.341 md.).
Sonuç olarak, kişisel ilişki kurma hakkının kullanılmasını engelleyen kişilere karşı cebri icra söz konusu olabilir, dolayısıyla baskıyla yaşama geçirilebilir; gerekirse direnen velâyet hakkı sahibinin elinden velâyetin alınması dahi söz konusu olabilir. Bu zor kullanmanın çocuğun gözü önünde ve onu etkileyecek şekilde yapılmaması, uzman kişilerin görüşleri dikkate alınarak uygulama yapılması gerekir (İİK.25b)
Uygulamada yaşanan tüm bu sıkıntılar nedeni ile; son günlerde gerek sosyal medyada gerek diğer mecralarda Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Adalet ve Kalkınma Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamalardan Meclis Başkanlığı’na sunulan 8 ayrı kanunda değişiklik öngören 54 maddelik 5. Yargı Paketinde yeni düzenlemeler olduğunu anlıyoruz.
Getirilen düzenlemeler açıklanan başlıklar altında şu şekilde:
Yasa teklifinin belirtilen düzenlemeler doğrultusunda yasalaşması ile Çocuk Teslimine veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin günlük hayatta yaşanan sorunların önemli bir kısmı çözüme kavuşmakla birlikte kanaatimizce eksik kalan önemli bir nokta; velayeti alan ebeveynin özellikle 0-5 yaş arası çocuklara ilişkin olarak sıkça rastlanan çocuk kaçırma olayıdır. Çocuk, sırf anne veya babanın kişisel kin, nefret ve intikam gibi duyguları nedeni ile adeta diğer ebeveyne gösterilmemek adına kaçak hayatı yaşamakta, düzenli bir hayattan mahrum edilmektedir. Özellikle Karaman gibi Yurtdışı bağlantısı olan veya yurtdışında yaşayan vatandaşların çocukları; velayet verilen ebeveyn tarafından kararın hemen sonrasında Yurtdışına çıkarılmakta ve belki çocuk 18 yaşına gelene kadar diğer ebeveyni görmekten mahrum edilmektedir. Bu durum yargılama esnasında Mahkemeye özelikle belirtilerek tedbir kararı alınmadığı müddetçe gözden kaçmakta telafisi mümkün olmayan manevi hasara yol açmaktadır. Bu nedenle yasa koyucunun mutlaka boşluk olan bu hususu da caydırıcı kurallar ile yasal teminata kavuşturarak düzenlemesi gerekir.
Çocuk Teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair kararların uygulama aşamasında sorunsuzca uygulanması, öncelikli olarak anne ve babanın çocuğu bir intikam aracı olarak görmekten vazgeçmesi ve çocuğun üstün yararını gözetmesi ile mümkündür. Yani sorunun çözümü; yine sorunun kaynağı olan Anne ve Babadadır.
Silahlı kavgada bir tutuklama