Ekonomi politikası’nın birinci amacı, ülkede istihdamı ve gelir seviyesini artırmaktır. Bunun için yapılması gereken, sermaye hareketi serbestisi olan ekonomide, öncelikle düşük faiz yüksek kur uygulanmalıydı. Düşük faiz uygulayacağız ki pekmeze koşan sinek gibi sıcak para gelmesin. Yüksek kur uygulayacağız ki yabancı sermaye sabit sermaye yatırımına ve ihraçatlık ürün üretmeye dönsün ve gelsin.
Biz ne yapıyoruz? Yüksek faiz düşük kur ile yabancı sermayeyi sıcak paraya yöneltiyor, ülkemizi ithal mal ( ürün ) cenneti yapıyor, işverenimizi kârsız, işçimizi işsiz, devletimizi de borçlu hale getiriyoruz.
Düşük faiz, tüketimi artırır. Artan tüketim, satışları artırdığı için şirketleri kapasite artırımına iter. Bu da yeni yatırım demektir. Yatırım ise istihdam artışı yani işsizliğin azalması sonucunu doğurur. Artan talebin bir kısmı yurt dışına yani ithale yönelir, ithal mallara olan talep artınca kurlar artmaya başlar. Bu şekilde ithal ürünlerin kârlılığı daralacağından o malları da içerde üretmenin cazibesi artar ve o alana da yatırımlar akmaya başlar. Bu da istihdamın artması, işçiye olan talebin yükselmesi demektir.
Yükselen kurların ayrı bir ülkeye iyiliği,de olur. İhracat yapma imkânı yani dış talep artar, bu da şirketlerin kapasite artırımı yatırımına ya da ikinci ve üçüncü vardiyaları açmaya iter. Her durumda da emeğe olan talebi artırır ve işçi ücretleri yukarı doğru bir eğilim gösterir. Artan ücretler, kur artışından elde edilen gelirlerle dengelendiği için içerde gelir artarken refah da artar.
Düşük faiz yüksek kur ile işverenler kâr, işçiler refah, devlet de vergi geliri elde eder ve borçsuz bir yaşama dönülür. Bu ortamda tasarruf da artacağından devletin ve şirketlerin borçlanacağı kaynaklar da artar, faizler daha da düşer. Üretim ve tasarrufun arttığı ortamda ne enflasyon olur ne de işsizlik kalır.
Batılı çok ülke japonya vb buna örnektir.
Mevcut verilerle dünyanın 2. Büyük ekonomisi olan Çin’in para birimi Yuan 2002’den bu yana bizim paramızın beşte ikisi seviyesindedir. Çin ki, her ay 65 milyar dolar cari fazla vermekte 8 trilyon dolar rezervi bulunmakta, bu rezervin 3,8 trilyon dolarını da nakit varlıklarda tutmaktadır. ABD hazine bakanlığının iddiasına göre Yuan olması gereken değerin’den %40 daha düşük tutulmaktadır. Bu sayede Çin, her yıl 250 milyar dolar yabancı sermaye çekmektedir. Faizleri de düşük tutan Çin, sıcak para ile ülkesinin soyulmasına da izin vermemektedir.
Yüksek kur ile enfilasyonun artacağı, döviz borcu olan şirketlerin batacağı ve kamunun döviz borcundan dolayı büyük kriz çıkacağı yönünde sesler doğru değil, yanlış algının sonucudur. Konuya; iktisat biliminin teorisi ve tecrübesi dışlanarak miyop şekilde bakılırsa, yukarıdaki endişeleri taşımak gayet normaldir.
Kur yükselince enflasyonun artacağı varsayımını ele alalım. Ülkemizin mevcut verileri ışığında kur yükselince enflasyon artmaktadır. Ancak burada bi durmalı ve enflasyon kavramına tekrar bakmalıyız. Fiyat artışı ile enflasyon arasındaki ince ama çok önemli farka dikkat etmeliyiz. Çünkü fiyat artışı, ekonomi aktörlerine (tüketici, işveren, devlet) kılavuzluk yaparken enflasyon bu aktörlerin gözünü kör eder. Nedir bu ince fark? Fiyat artışında tüketilen mala olan talep düşer. İkame mallara talep artar. Enflasyonda, fiyatlar yükselmesine rağmen mala olan talep düşmez. Böylece miktar aynı kalırken fiyatlar şişmiştir.
Kurların artması ile olan artış enflasyon değil, fiyat artışıdır. Kurlar artıp ithal ürünlerin fiyatı arttığı zaman ithal ürünlerin miktarı hızla düşmekte, cari açık kapanmakta, o malların yurt içi üretimi için yatırım mekanizması devreye girmektedir. Hâlbuki enflasyonda böyle bir şey olmayacaktır.
Kurların şirket borçlarını artırdığı yönündeki iddia da tutarlı değildir. Ülkemizde döviz kredisi ihracatçılara verilir. Geliri döviz olan şirketin kurlar artıyor diye borcu artmaz. Artan borç ihraç gelirleri ile zaten koruma altındadır. Bu konuda da bilgi kirliliği bulunmaktadır.
Kamunun döviz borcu olduğu için sıkıntı çıkacağını söyleyenlerde yanılıyorlar. Yüksek kur düşük faiz ile ülkedeki ekonomik faaliyet canlanacağı için kamunun vergi geliri de artacak, ihracatın artması ile döviz geliri de artacak ve kamu bu geliri ile çok rahat dış borcunu ödeyecektir.
Ülkeye sıcak para ile gelip faizden nemalananlar ile ülkemize mal satanlar ve onların ülkemizdeki dağıtıcıları. Yüksek kur düşük faize karşı çıkanlar, işçinin ücretine, işverenin kârına ve devletin vergisine göz dikenlerdir..
Saygılarımla.
Esat Şen
Karaman’ın bir değeri daha vefat etti