Fatih Terim’den 20 yıl önceki Terim’e mektup! “Birinci olamazsam…”

İŞTE O MEKTUP

“Size pek baht tanınmıyor”
Sevgili Fatih, Akşam saatlerinde hayallerinin kadrosu, vazgeçilmezlerinden biri olan Galatasaray’ın başında, bugüne kadar Türkiye futbol tarihindeki en büyük maça çıkacaksın. Rakibiniz Arsenal, İngiltere’nin en kuvvetli ekiplerinden biri ve açık konuşalım, yerküredeki birçok insana nazaran bu akşamın favorisi Arsenal. Size pek talih tanınmıyor. Bu mektubu sana, 66 yaşında, futbolun içinde kendisine 20 yıl daha tecrübe katmış ve birçok başarıda üleşi olan bir futbol kişisi olarak yazıyorum lakin senin aklında natürel ki akşamki maçın sonucu var.

“O kadar heyecanlısın ki…”
Biliyorum. O kadar merak ediyorsun, o kadar heyecanlısın ki, saat gece yarısını geçmiş olsa dahi, birazdan tarafından kalkıp, yardımcılarınla birlikte beklenen tüm senaryoları bir kaç kere daha konuşacak ve uyuyamayacaksın. Sana bir sır vereyim, oyuncuların da uyumuyor. Şu an, 10-12 kişi bir arada, onlar da tıpkı senin üzere biliyorlar ki, akşam alanda ne olursa olsun, inancını kaybetmeyen bir kadro olacak.

“Metin Oktay’ın Adana’daki baba ocağına gidip…”
“Biraz eskiye gitmek istiyorum, 1974 yılına. Metin Oktay’ın Adana’daki baba ocağına gidip, el öptüğü geceye. Babanın çıkarken Metin ağabeyin kulağına eğilip, ‘Evladım sana emanet. Allah utandırmasın, yolunuz açık olsun’ diyerek ettiği duanın üzerinden tam 46 yıl geçti. Merak etme, Allah utandırmadı, yolunu da daima açık etti. Sen ise hayal kurdun, amaç koydun ve bunlar için çok çalıştın, vazgeçmedin. Hiç kolay olmadı lakin emanet edildiğin yuvayı sen emanet aldın, ona her hengam gözün üzere baktın. Yüreğini ferah tut.”

“Senin kaderinde futbol vardı”
Gaatasaray ile 1974 yılında başlayan ve 11 yıl süren futbolculuk kariyeri sonrasını hatırlıyor musun? Dinlenmek istiyorum, çok yoruldum demiştin kendi kendine. Sana bir haber vereyim, 2020 yılındayız, tahminen de o günler dinlendiğin son vakitlerdi. 1986 Yerküre Kupası, Güneş Gazetesine Yerküre Kupası izlenimlerini yazacaktın. Lakin 2 kişinin yan yana geldiği fotoğrafların gazetelerde röportaja çevrildiği o vakitlerde bile, ‘Benim bu tertibi yanında takip etmem gerek’ diyerek gitmiştin Meksika’ya. O vakit anlamıştın, senin kaderinde futbol vardı ve bundan asla kopmayacaktın.

Ankaragücü, Göztepe, Ulusal Kadro… Her biriyle her vakit bir üst seviyeyi yakalamak istedin. Maksatların daima yüksekti. Birinci gittiğinde kümede kalma uğraşı veren Ankaragücü’nde 2. dönemde topladığınız puan, hala kulüp tarihindeki en güzel serilerden birine karşılık geliyor. Türkiye Olimpik Ulusal Grubu ile 1993 yılında kazanılan Akdeniz Oyunlarındaki birinci altın madalya, 2020 yılında dahi, memleketin futbol referanslarından beri.

“Kulüp tesislerine hiç gitmemiştin…”
Kurulan o takım, sonra memleket futbolunun kaderini değiştirdi. Tüm bunlara karşın, aklının daima bir bucağında Galatasaray vardı. Hayallerinin kadrosu, babanın seni emanet ettiği camia. Futbolu bıraktığın 1985 yılından sonra kulüp tesislerine hiç gitmemiştin, ta ki 1995 yılında Galatasaray’a teknik yönetici olana kadar.

“Birinci olamazsam, vedalaşırız”
Sevgili Fatih, biraz daha hafızamı tazelemem lazım, 2000’deki UEFA Kupası finaline kolay gelmediniz. Birinci gün, Florya’daki kamp binasının alt katında yaptığım o içtimayı hatırla, ne demiştim ekibe? ‘Burada hiçbir hengam ikincilik muvaffakiyet değildir, bir numara olamazsam, vedalaşırız.’

“İlk başarısızlıkta hazırda bekleyenler de vardı”
Türkiye Ligi’nde yerli teknik adamların pek talih bulduğu bir periyot değildi, açık konuşalım, yabancı teknik adamların yaptıkları daima bir öteki görünüyordu. Evet, Galatasaray eski kaptanına alışılmış ki bir talih verecekti fakat kabul edelim ki birinci başarısızlıkta hazırda bekleyenler de vardı. Tek kıstas şampiyonluktu. Allah’a çok şükür, birinci sene, 2. sene derken mahçup olmadınız. Tahminen birinci tökezlemede verilen kararlar farklı olsa, 2020 yılında çok daha öteki şeyler konuşuyor olurduk.

“Türkiye’deki homurtuların nedeni…”
Biliyorum, 17 Mayıs 2000 gecesini ve maç sonucunu merak ediyorsun. 3 sene üst üste şampiyon olmuşsunuz ve 4. için birkaç gün sonra oynayacağınız son maçta 1 puan yetiyor. Bu bile uzun mühlet tekrarlanmayacak bir muvaffakiyet lakin Türkiye’deki homurtuların nedeni, Avrupa’da şimdi bir kupa kazanılamamış olması.

“Şampiyonlar Ligi’nde çok yaklaşacak olsanız dahi…”
Tamam, 3 sene şampiyon oldular da Avrupa’da ne oldu sesleri, tenkitler, tahlillerle birbirine girmiş durumda. O devranlar Avrupa’da her sene Türkiye’den sair ekip şampiyon oluyor ya, sesler ondan. Merak ediyorsan söyleyeyim, Galatasaray ile Şampiyonlar Ligi’nde çok yaklaşacak olsanız dahi, 2000’den sonra bir kupa gelmedi Türkiye’ye.

“Her kazandığında bitecek mi sanıyorsun?”
Pekala bu tenkitlerin nedeni ne? Mana veremiyor musun, her kazandığında bitecek mi sanıyorsun? Hayır, bu pres ve muvaffakiyet için verilen savaş asla sona ermeyecekancak içten içe biliyorsun ki, seni 20 yıl sonra da ayakta tutacak ve motive edecek en değerli ögelerden biri bu.

Fatih Terim klibi