Şimdi açın google’ı ,bakın söz ve söylemek üzere ne kadar atasözümüz ,deyimlerimiz var. Baktınız mı? Bence bakın ve yazının kalanını öyle okuyun. Baktınızsa şimdi de “yazı-yazı yaz(-mak)”lı olanlarına bakın. Eğer baktıysanız “yazı”, eş seslilik katkılarına rağmen çok az değil mi? Neden böyle?
Yazmak, öyle kolay yapılacak bir ifade biçimi değil .Harfler hecelere, heceler sözcüklere, sözcükler cümlelere…. derken “arzıhal “eyleyecek bir bütünlüğe ulaşır. “Söz”ün uçuculuğuna göre daha zor bir ifade biçimi. Taşı yontmak, bakırı işlemek, tohumu saçmak gibi. O zorluktan mülhem daha dayanıklı. Sümer’den, Antik Mısır’dan ve kadim uygarlıklardan günümüze kadar yazının getirdiklerine bakarak bir hafıza oluşturuyoruz.
Yazı yazmak ve bunu bir şekli ile toplumsal paylaşıma taşımak, toplumsal-tarihsel hafızaya iyi kötü bir katkıdır. “Söyleyecek sözü olmak” tan, “yazacak yazımız var” lı hale geçmek gerekir. Yazı ile derdini anlatmak kalıcı bir süreci oluşturur. Karşı çıkan, beğenen, katkı sunan, karikatürize eden vb. dokunuşlarla yeniden yeniden gelişir gider.
Gazete, güncele dair olanı yazı yolu ile topluma aktaran araç. Evet, gazete toplum yararına yazı yolu ile hizmet üreten bir araçtır. Gazete, yaşam ile ilgili ve toplumu ilgilendiren olayları kendi mesleki etik değerleri üzerinden üreten insanların çabalarıyla şekillenir/şekillenmelidir. (ideal olanı tariflerken elbette idealliği taşımayanlarının varlığını kabul etmiş oluyoruz. Nitekim bol miktarda örnek var.) Gazeteler, haber işlevi yanı sıra içinde yoruma dayalı (genel adı “köşe yazısı”) yazıları da barındırır.
Ben de KÖŞE YAZISI yazarak sizlerle olmayı deneyeceğim. Şimdiden MERHABA!
3 yaşındaki Müslüme’nin aramalarında SON GELİŞMELER