“Unutmanın bedelini ödeyecek unutanlar!”
Ahmet Ümit’in son romanı Kayıp Tanrılar Ülkesi’nin giriş kısmında yer alan bir cümle bu. Ne kadar da tehditkar değil mi? Bugün unuttuğumuz, göz ardı ettiğimiz, hatırlamak istemediğimiz bir şeyin, yarın karşımıza çıkması ve kendisini bize çok acı bir şekilde hatırlatması..
Yaşlılıktan bahsediyorum. Hani hiç aklımıza getirmek istemediğimiz, o günleri hiç yaşamayacak gibi davrandığımız, fakat adım adım bizi kendisine yaklaştıran gerçek.
Yaşlılık ilk aklımıza geldiği şekliyle fiziksel olarak yavaşlamak değildir aslında. Issızlaşmaktır, yalnızlaşmaktır. Hayatınızın bir yerlerinde yer etmiş insanların, arkadaşlarınızın, akranlarınızın bir bir göçüp gitmesini izlemektir bu dünyadan.
Dün, Dünya Yaşlılar Günüydü. Yaşlılar için hatırlanma, gençler için ise hem hatırlama hem de tefekkür günü. Modernite dediğimiz toplumsal değerler sisteminde gençlik öylesine kutsanıyor ki, yaşlılık görmezden geliniyor. Dahası, yaşlılar ölümü anımsattığı için gençler tarafından toplumdan uzaklaştırılmak isteniyor. Bunun en temel sebebi, yine modernite denilen belalı sistemde ölümün çok kabullenilemeyen bir durum haline gelmiş olmasıdır. Fakat bundan kaçış var mı?
Bir insanın tecrübelerini, bilgisini, bilgeliğini saçlarındaki aklardan, yüzündeki kırışıklıktan okuruz. Bu dünyanın yerleşmeye değmeyecek, ne kadar istenirse istensin kök salınamayacak bir yer olduğunun en güzel göstergesidir yaşlılık. Peki genç insanlar bu durumdan herhangi bir ders çıkarabiliyor mu? Yüzüne baktıkları yaşlı insanlarda kendilerinin yarınlarını görebiliyorlar mı? Yaşlılar Günü ya da Yaşlılar Haftası gibi hatırlatma günlerinde, “yaşlılar için neler yapabilirim”, “hayatı onlar için nasıl daha güzel ve kolay hale getirebilirim” diye düşünüyorlar mı? “Bu hayatta ne yaşatırsan onu yaşarsın” anlayışı içerisinde, uzun zamandır ihmal ettikleri yaşlı insanların kapısını çalıp, hal hatır soruyorlar mı? Etrafımıza bir bakalım. Tüm bu sorulara olumlu cevaplar veremiyorsak o zaman toplumsal olarak ciddi problemlerimiz var demektir.
Karaman Huzurevi sakinlerinin Çeşmeli Kilise’de açtıkları sergiyi ve ortaya koydukları çalışmaları gördük dün. Yaşlılık yalnızlıktır evet, fakat yine de bir yerlerden bir vesile ile hayata tutunma çabasıdır. Ömrün son gününe kadar hayatı sevebilmektir. Yaşlılarımızı bu tür çalışmalarla hayatın içinde tutmaya çalışmak, eskiyen bedenlerine rağmen ruhlarının canlı kalmasını sağlamaya çalışmak ne güzel şey. Düşüneni, uygulayanı, destek vereni tebrik ederken, Belediye Başkanı Sayın Savaş Kalaycı’ya da bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Seçim öncesinde, “Yaşlılarımızın hayatına huzur katacağız. Yaşlılarımızın yaşam kalitesini yükselteceğiz” diye konuşmuş ve “Huzurlu Yaşam Merkezi ile Huzur Bahçesi’ni hizmete açacağız” diye söz vermiştiniz. Bir sonraki yılın Yaşlılar Gününde bu tesisleri yaşlılarımızın hizmetine sunsanız ne güzel olur..
Sağlıcakla..
Kasıtlı mıydı yoksa kaza mı?