Bu tavrın partisi yok !

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Yaklaşık bir ay kadar önce Erdemli – Mersin karayolu üzerinde yaşandığı anlaşılan bir hadisenin video görüntüleri sosyal medyaya yeni düştü ve toplumun büyük bir kesimi tarafından tepkiyle karşılandı. Demokratik gelişmişlik, hukuki normlar falan bir tarafa, insani hasletlerle bile bağdaşmayacak, tahammül ve anlayış yoksunluğu görüntüleri ile dolu bir video izledik hep birlikte.

Bu video görüntüsü olmasaydı böyle bir olaydan haberimiz olacak mıydı, böyle bir olaydan dolayı polis memurlarının açığa alındığını öğrenebilecek miydik, videodaki vekilin, kısa süre önce meclis çatısı altında “bağırta bağırta aldık, kanırta kanırta alacağız” diyen vekil olduğunu bilecek miydik, bunlar başka konular. Bundan bir süre önce başka bir parti milletvekilinin polisle tartışma görüntülerini izlemiştik. Daha önce polise tokat atma cesaretini gösteren vekilleri de, polisleri ip gibi sıraya dizdiren vekil çocuklarını da görmedik değil tabii.. Demek ki; görevi başındaki memura hakaret etmek, küfretmek, aşağılamak ya da darp etmek için hangi partiye mensup milletvekili olduğunuzun pek bir önemi yok, nasıl bir ruh haline ve nasıl bir psikolojiye sahip olduğunuzun önemi var.

Tahammülsüzlük son zamanlarda milli bir hastalık haline geldi maalesef. İnsanlar sosyal çevresine karşı dayanıklılığını hızlı bir şekilde kaybediyor. Trafikte, kaldırımda, market sırasında, halı sahada.Aklımıza neresi gelirse işte. Çevremize karşı sevgi, saygı, hoşgörü ve tahammül göstermekte zorlanıyoruz, asabiyeti yüksek bir toplum haline geliyoruz. Haliyle millet bu şekilde olunca, milletin vekilinin de çok farklı bir haleti ruhiyeye sahip olmasını beklemek biraz safdillik olur. Bu psikolojik duruma bir de tavan yapmış ego eklenince ortaya böyle görüntüler çıkması da kaçınılmaz oluyor elbette.

Psikolojide bu durumu az çok izah eden bir kavram var. Tanrı Kompleksi.

Yaptığı işin çok hayati ve son derece önemli olduğunu, mesleğinden dolayı elinde çok ama çok büyük bir güç, kudret bulunduğunu düşünmek ve kendisini diğer insanlardan üstün görmek olarak tanımlanıyor. Bunun Anadolu kültüründeki karşılığı ise, “Küçük dağları ben yarattım” sözünde gizli. Olayın içeriğine girecek değilim. Velev ki polisler haksız olsunlar, velev ki hata yapmış olsunlar. Ne olur yani? Aracından insen, düzgün bir diyalogla sorunu çözsen, sıcağın altında görevini yapmakta olan memurların hal hatırını sorsan ne olur, ne kaybedersin? Görevi başında şehit edilen bir trafik polisinin cenazesinde en ön sırada saf tutan, en çok üzülen!, “Polisimiz, askerimiz, canımız ciğerimiz” minvalinde en çok nutuk atanların içinde yine siz varsınız. Memleket için kötü ve üzücü manzaralar bunlar. Makamlar, mevkiler, statüler geçicidir. Bu geçici süreler içerisinde milleti ne kadar iyi temsil edebilirsen, ne kadar faydalı işler yapabilirsen, adalet, hukuk ve vicdan gibi kavramlara ne kadar bağlı kalabilirsen görevin bittiğinde millet nezdinde ismin o kadar kalıcı olur. Bu durum tüm siyasiler için geçerlidir.

Hukukçu kimliğimle son bir söz; Hukukçu bir milletvekili, maruz kaldığı -kendisine göre- hukuksuz bir muameleyi, küfür ve hakaretle, güç gösterisiyle ve zorbalıkla halletmeye çalışıyorsa, yani hukuksuzluğa tevessül ediyorsa vay halimize.