TÜİK verilerine göre ülkemizin nüfusunun ancak %6.8 köylerde yaşayanlar oluşturuyormuş yani %93.2 oranında ki vatandaşlarımız ilçe ve il merkezlerinde yaşıyorlar.
Bu itiraf ,bizleri nasıl bir geleceğin beklediğini gözler önüne seriyor.
Bu oranların birinci derecede sebebi 2012’de çıkan Büyükşehir yasası 2014 yılında yürürlüğe giren 6360 sayılı kanun bu kanun Nüfusu 2.000’in altına düşen belediyelerin tasfiyesi il özel idareleri tarafından yapılır denilmektedir,sonuçta 16 bin220 köy ve bin 53 belde mahalleye dönüştü bu ise tarım ve hayvancılık ile uğraşan köylülere büyük bir hayal kırıklığı oldu .
Köylerde 50 yaş altı çok az insanımız kaldı. Köyde yaşayanlar ise çobanlar ve muhtarlar 15-20 yıl sonra nüfus kalmayacak terk edilmiş olacak , yok olup gidecek ve yılda bir defa havasını soluyacak,suyunu içeceğiniz yeriniz de olmayacak. Atalarımızın mezarları bile yok olacak.
Bir toplumda herkes Doktor, Mühendis ,Avukat ,herhangi bir beyaz yakalı olur ise;
Anahtar tutacak?
Hizmet kim edecek?
Sürüleri kim otlatmaya çıkaracak?
Musluğu kim tamir edecek?
Tarımı kim yapacak?
Her türlü üretimi kim yapacak?
Bu durum sadece köylerin boşaltılması ile ilgili bir sorun değil ,bir ülkenin geleceğini ilgilendiren bir beka sorunu yukarıda da belirttiğim gibi artık köylerde üretim yapacak insan kalmadı tarımsal kuraklığın,iklim şartlarının düzensiz olduğu bu ortamda birde köyleri boşaltarak çiftçilik yapması gereken insanlarımızı şehirlere taşırsak, fabrikalara tıkarak birer makine haline sokarsak,hiçbir sosyal faaliyette bulunmasına hayat şartlarından dolayı fırsat vermezsek ,tarım arazilerini binalarla,sanayi tesisleri ile yok edersek ,yanlış tarım politikalar nedeniyle üretimi azaltarak ülkemize yapılacak en büyük zararı yaparız.
Bir ülke sadece sınır dışındaki düşmanlarla yıkılmaz ,yanlış tarım politikaları ile, üretimin olmaması ile ,insanların mutsuzluğu ,yıllarca binbir emek ile yetiştirdikleri ağaçlarından topraklarından ,şehirlerin kargaşasına ,gürültüsüne pis havasında yaşamaya mahkum edersen bir ülke bu şekilde de yıkılır.
Ayrıca boşaltılmış bu köyler ,tarım arazileri ülkemizi istila etmiş durumda olan yabancılar tarafından ele geçirilmiş durumdadır.
Köyün ağlıyor ve arkandan sesleniyor ;Doğduğunuz yer burası her ne kadar kendi isteğin ile köyünü terk etmesen de doğup büyüdüğün yer burası yeter ki dönüp gelin. Köyün hali dört mevsim, hep sonbahar… Ne gelen var ne giden, kuşlar uçmuyor ,pamuk tarlalarına benzeyen bulutlar bile gelmiyor artık. Kurmuş dal gibiyim ha kırıldım ha kırılacak haldeyim , Unutma ki anıların,senin ve benim varlığımla yaşayacak .Doğduğun yerdeki havaya,ağaçlara,toprağa ıssız kalmış sokaklara vefa borcun ,can borcun var.
Dönüp bakmaz isen köyüne havasını sormasan hatırını öldüğünde üstüne toprak atacak köylün ve seni örtecek toprak kalmayacak.
Gurbette geçmişine dalıyor düşünen insan,özlem duyuyor ; Doğduğu o yerin sadece bir toprak parçası ve duvarları kerpiç evden ibaret değildir, orası doğduğun yerdir.
Harabeye dönmüş binalar, sokağından çocuk sesi duyulmayan ,hayallerinin geride kaldığı bir yerdir köyün unutma; Gözünü açtığın,ilk ağladığın, ınga dediğin, emeklediğin , lastik keliklerle arabacılık oynadığın,çocukluğunun geçtiği, atalarının mezarının bulunduğu ,geride kalan anıların baban, annen hatta yavuklunun bıraktığın yerdir.
Sonuç olarak;Tarım arazilerine sahip çıkmalıyız ,çiftçilerimizin köylerine dönmeleri zemin hazırlamalıyız .ülkelerin geleceği tarım üretiminde ,lütfen köylümüzü milletin efendisi yapalım hiç olmazsa çiftçi oranını %50 yapalım.
Nevdet ORTAUĞURLU
ibrala.com
ZOR ŞARTLAR “AŞAĞIDA ÖLÜM VAR YUKARIDA AÇLIK”