Ankara’da düzenlenen 2. Âşık Tarzı Destan Yazma Yarışması, bu yıl önemli bir başarıya ev sahipliği yaptı. Aşıkca Dergisi tarafından gerçekleştirilen etkinlikte, Karaman’dan katılan şair ve yazar İbrahim Şaşma, “Ferman” isimli eseriyle birincilik ödülünü kazandı. Bu eserinde, Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türk Dil Fermanı’nı anlatarak tarihi bir olayı destanlaştırdı.
İbrahim Şaşma’nın Başarısı
Ankara Mamak Belediyesi’nin Musiki Muallim Mektebi Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde gerçekleştirilen törene katılan İbrahim Şaşma, ödülünü aldıktan sonra yaptığı açıklamada, “Ferman destan tarzında ilk denememdi. Almış olduğum bu derece benim için son derece anlamlıdır ve değeri büyüktür” dedi. Şaşma’nın eseri, Türk dilinin tarihindeki önemli bir dönüm noktasını ele alması açısından dikkat çekiyor.
Karamanoğlu Mehmet Bey ve Türk Dil Fermanı
Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277 tarihinde Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesine yönelik bir ferman yayınlamıştır. Bu ferman, Anadolu’da Türkçenin önemini vurgulamakta ve resmi yazışmalarda Türkçe kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Fermanın içeriği ise şu şekildedir: “Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil konuşmayacak.” Bu tarih her yıl “Dil Bayramı” olarak kutlanmaktadır.
Şiir Yarışmasının Önemi
Bu tür etkinlikler, Türk edebiyatının ve özellikle âşıklık geleneğinin yaşatılması açısından büyük önem taşımaktadır. İbrahim Şaşma’nın başarısı, genç şairlerin teşvik edilmesi ve geleneksel sanatların yeniden canlandırılması açısından da örnek teşkil etmektedir. Yarışmaya katılan eserler arasında “Ferman” gibi tarihi ve kültürel derinliği olan çalışmaların bulunması, edebiyatımızın zenginliğini gözler önüne sermektedir.
İbrahim Şaşma’nın bu başarısı, sadece kişisel bir zafer değil; aynı zamanda Türk dilinin ve kültürünün yaşatılması adına atılan önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
FERMAN
Bir sual buyurdu, dil benim neyim?
Maziyi önüme serdi fermanla.
Asrın anahtarı, söz diyen beyim;
Gönülden gönüle girdi fermanla.
Mana filizlenir, derin köklerde.
Çok kanatlı kuşum uçsun göklerde.
Mehmet Bey nöbeti bizden bekler de;
Gönül muradına erdi fermanla.
Kalbi dilden atar, dil diye yanar.
Gönül dağlarında gürleyen pınar.
İnce bir filizden, asırlık çınar.
Dile can suyunu, verdi fermanla
Türkçedir dermanım, sızım diyerek.
Alnımda yazılı yazım diyerek.
Evlattır oğuldur, kızım diyerek;
Devrin saçlarını ördü fermanla.
Susarsam yapışır, eli yakama.
Mehmet Bey göçse de, ulu makama.
Nefesi duyulur, cismi yok ama
Buyruğu bir ömür sürdü fermanla.
Ulusa lisanı, ar imiş meğer.
Sevdaymış, aşkmış, yâr imiş meğer.
Özünde kimliğim var imiş meğer
Kalp gözüm neleri gördü fermanla.
Divit uç hokkaya, aşk ile daldı.
Tellallar meydana, selamı saldı.
Dil ürkek güvercin, aşiyan kıldı.
Bir uçtan bir uca, yurdu fermanla.
Ana dilde açsın, çiçek dalında.
Yürüdü Mehmet Bey, Türkçe yolunda.
Bin iki yüz yetmiş yedi yılında;
Yeisin önünde, durdu fermanla.
Zamanı titretir, devrin agâhı.
Meclisi, sarayı, evi, bargâhı.
Gönül kırlarıma, dilden dergâhı.
Karaman ilinde, kurdu fermanla.
Bu sevda gönülde yâr olsun diye.
Ateş kül tutmasın, nâr olsun diye.
Öz Türkçem yaşasın, var olsun diye.
Zamana mührünü vurdu fermanla.
Aslını bilmeyen sayılmaz bizden.
Yürü dildarımın çizdiği izden.
Benlik mayasını devşirip özden;
Asalet hamurunu kardı fermanla.
İnsanı tanırsan, diliyle tanı.
Bir emir eyledi, hanların hanı.
Aslı’ca Şirin’ce koca cihanı;
Ana dil sevdası, sardı fermanla.
Her kim ki kendini, mükellef sayar
Verilir lügate, derinden ayar.
Söz bağıyla bağlı diyardan diyar;
Şen oldu dağların ardı fermanla.
İbrahim’im Türkçem, pakça kalacak.
Yankısı gönülde çokça kalacak.
Ak sütüm ağzımda akça kalacak.
Maksat menziline vardı fermanla.
İbrahim ŞAŞMA
Karaman’da minibüsün altına girdi