Dr. H. Mehmet ARMUTLU Üç Karamanlı dizisinin son kitabında şöyle demiştir: “Mustafa Kemal Atatürk”ün Karamanlı ceddini sizlere sunmayı amaçladığım bu yapıtta, yer yer bazı bölümlerde fazla ayrıntıya girdiğim şeklinde görüşler öne sürülebilir. Bunları saygı ile karşılarım. “Daha kısa kesebilirdim.” Ancak Mustafa Kemal’in soyu üzerindeki araştırmalar onun ceddinin de ötesinde, çeşitli tarihlerde Anadolu’dan Rumeli’ne göçe zorlanmış, arı duru Türk, Yürük, Türkmen aşiret ve cemâatlerine bağlı, iki yüz bini aşkın Karamanlı, Konya, Aksaray, Ereğli, Kayseri, Sivas, Kırşehir, Nevşehir, Ankaralı Anadolu evlâtlarını yakından ilgilendirmektedir. Belirtilen çeşitli şehirlerdeki yuvalarından alınan bu insanlar, Rumeli’nde bütün fetihlerde çok ağır ve ezici şartlarda görev yapmışlardır.
Pek çok kişi ve kuruluş, “Biz Rumeli’ye ne vakit gittik, niçin gittik, nasıl gittik; oralarda neler yaptık? Anadolu’da soyumuz, sopumuz, kalan ailelerimiz var mı idi? ne oldular? şeklinde, gölgede kalmış birçok konuya cevap arıyorlar.
Benim sunduğum bilgiler, bir bilgisayarın klavyesine basınca, hemen ekranda cevabı gösterecek düzeye ulaşmış değildir. Kitabın içindeki metinlerde bu konuya değindim. Dört Bin Yıla uzanan zincirin bazı bölümlerindeki halkalarda eksiklikler vardır, olacaktır. Bunların bir bölümü Devlet Arşivlerinden aranıp bulunacak, zincirin yerini bulmamış halkaları en aza indirilecektir. Bu olgunun daha öteye iletilmesi benim tekelimdeki bir hak veya bana özgü bir görev değildir. Ben, inşa edilecek büyük yapıt’a temel açmaya uğraşıyorum. Geride daha hayli büyük iş var. Değerli bilim adamlarımız, akademisyenler, araştırmacılar ve konuya yakınlık duyan kişi ve kuruluşların kolları sıvayıp hemen çalışmaya başlaması gerekir.
Yukarıda da belirttiğim gibi konu üzerinde, ana hatları çizmeye çalışıyorum. Sunduğum yapıtın her bölümünde, sayfa, hatta satırında ele alınacak, büyüteç altına koyulacak ince noktalar bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün soyu KIZILLAR Cemâatine dayanır. Baba yanı, dört bin yıl ötesinde Kırgızlar’a ulaşan bir geçmişe sahiptir. Ana tarafından Bozuluslar’a bağlı “Sofu, Sofulı, Sofulu, Sofular, Sofuzade” aşiret ve cemâatinin bir ferdidir .
Araştırmalarım beni, beklentilerimden de ötelere taşıdı. Hemen sunacağım iki belge Mustafa Kemal Atatürk’ün ana tarafının, YUNUS EMRE’nin torunları olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Kaderin cilvesine bakın ki Mustafa Kemal Atatürk’ün baba ceddinin köyü KIZILLAR (Taşkale) ile, ana soyunu teşkil eden YUNUS EMRE’nin dedelerinin ilk yerleşim yeri olan “Aşıklar Öreni” nin arası sadece 20 km. uzaklıktadır.” ifadelerine yer verdi.
ATATÜRK’ÜN BABA SOYU: KIZIL OĞUZ YAHUT ‘KOCACIK’ YÖRÜKLERİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün baba soyu, Aydın/Söke’den gelerek Manastır Vilayeti’nin Debre-i Bala Sancağı’na bağlı Kocacık’a yerleşmişlerdir. Aile sonradan (muhtemelen 1830’larda) Selanik’e göç etmiş; Ali Rıza Efendi de muhtemelen 1839’da Selanik’te dünyaya gelmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet’in taşıdığı ‘kızıl’ lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan ‘Kocacık”ın da gösterdiği üzere; Mustafa Kemal’in baba tarafından soyu Anadolu’nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan ‘Kızıl-Oğuz’ yahut ‘Kocacık Yörükleri, Türkmenleri’ nden gelmektedir.
Atatürk’ün babasının soyu ile ilgili bilinenleri ortaya koymadan önce tarihi devamlılığı gösterebilmek için, Kızıl Oğuzlar ve Kocacıklar ile ilgili belgelere dayalı bilgilerin bilinmesi ve ailenin serüvenini bu temel üzerine oturtulması gerekmektedir. Böylece, Rumeli’nin Türkleşmesi ve Rumeli’nin Osmanlı Devleti dönemindeki teşkilatlanması içinde mesele daha iyi anlaşılmış olacaktır.
ATATÜRK’ÜN ANNE SOYU: ‘KONYARLAR’ KONYARLARIN RUMELİ’DEKİ VARLIKLARI
Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da Anadolu’dan gelerek Rumeli’ye iskan edilen Yörük veya Türkmenlere dayanmaktadır. Anne tarafından dedesi Vodina Sancağı’na bağlı ‘Sarıgöl’ de denilen ‘Kayalar’dan göçerek Selanik yakınlarındaki ‘Lankaza’ya yerleşen, Sofu-zade (Sofi-zade) Feyzullah Aga’dir. Yerleştikleri ‘Sarıgöl’ bölgesi, ‘Sofular’ lakabı ve ailedeki hatıraların gösterdiği üzere, Atatürk’ün anne soyu Konya Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan dolayı da ‘Konyarlar’ şeklinde, Rumeli’deki diger Yörük gruplarindan farkli olarak bu adla anilan Yörüklerdendir.
Yukarıda kısaca belirttiğimiz gibi, Orta Çağın ikinci kısmında Balkan Yarımadası’na çeşitli dalgalar halinde gelerek, Bizans İmparatorluğu tarafından burada yerleştirilen bir çok Türk unsuru vardır. X. Asırdan itibaren Peçenekler, Oğuzlar, Kumanlar kuzey yoluyla, Tuna’dan geçerek, çeşitli tarihlerde gelmiş ve çeşitli yerlere iskan edilmişlerdir. IX. Yüzyılda bile, Bizans kaynaklarında ‘Vardarlı Türkler’ olarak zikredilen bazı Türk gruplarının Selanik civarında yerleştikleri vakidir. Bizans kaynağı ‘Anna Commene’nin Ohri civarında yerleştiklerinden bahsettiği Türkleri, Lejean (1861), 1065 tarihine doğru Makedonya’ya iskan edilen Oğuzlarla ilişkili görmektedir. Oğuzların bu yerleşmeleri ‘Attaliates’e atfen Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat tarafından da teyit edilmektedir.
Anadolu’dan Yarımada’ya geçip yerleşen ilk Türk grubu olmak üzere Türkiye Selçukluları’nın merkezi Konya’ya mensup olmalarından dolayı bu suretle ad alan ‘Konyarlar’ gösterilmektedir. XIX. Yüzyılda veya XX. Yüzyılın başlarında Rumeli’yi gezen ve buradaki Türklerle bizzat görüşerek onların hatıralarını toplayan veya buradaki Türk varlığı hakkında eser yazan Batılı seyyahlar ile bilim adamları, G. Lejean (1861), Gervinus (1851), Jirecek (1891), G. F. Hertzberg (1878), A. Tuma (1888), Cijic (1908), Frachet d’Esperj (1911), İvanof (1918), E. Max, Hoppe (1934), A. Boué (1899), Oberhummer (1917) ve nihayet ‘Konyarlar’ hakkında ayrı ve oldukça ayrıntılı bir araştırma yapan Hr. P. Traeger (1905) ‘Konyarlar’ hakkında önemli bilgiler vermektedirler.
Bu konuda bilgi veren bütün bu eser sahiplerinin hepsi, Konyarlar’ı bazan ‘Yörükler’ ve ‘Evlad-ı Fatihan’la karıştırmakla birlikte; Konya’dan gelerek Rumeli’ye yerleşmiş veya yerleştirilmiş göstermektedirler. Fakat, bunların geliş tarihi ve geliş şekilleri konusunda farklı bilgiler vermektedirler. Bütün bu görüşleri tenkitli bir şekilde karşılaştıran Prof. Dr. Tayyib Gökbilgin, Konyarlar’ın Rumeli’ye geliş ve yerleşmeleri ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır: ‘Sonuncu ve nisbeten kabule şayan ihtimal bunlarin II. Murad fakat bilhassa Fatih zamanlarinda, Karaman-ogullari ile mücadeleler sirasinda ve bundan sonra, Karaman, Konya ve Ankara civarindan Türk aşiretlerinin bu mintikalara iskan edildigidir. O civarin etnik bakımdan yabancı halkına, menşeleri dolayısıyla, bu suret-i tesmiyeyi verdirmiş ve bu ad komşuları arasında yaşamış, kendilerinde ise, menşeleri hakkında bir malumat, şifahi bir an’ane halinde devam edip gelmiştir…’
Konyarlar’ın en mütekasif (yoğun) bir halde bulundukları yer Teselya’da Kozan ve bunun kuzeyinde ‘Sarıgöl’ de denilen ‘Kayalar’ ve Selanik’in kuzeydoğusu idi. Sonraları daha kuzeye de yayılmışlardır. Sayı olarak diğer Yörük gruplarından daha az oldukları, yarı ‘konar-göçer’ bir hayat yaşadiklari, mübadele (aliş-veriş) merkezlerinin daha çok Yanya oldugu ve halilarinin özel şeklinden dolayi (‘Konyaren Figüren’) bütün yörede meşhur oldugu bütün seyyahlar tarafindan belirtilmektedir. Ayrica, Konyarlar’in daha demokratik bir halde yaşadiklari, neşeli ve hareketli kimseler olduklari da bunlar tarafindan tespit edilmiştir.
Atatürk’ün soyu ile ilgili bir çalışma yaparak, amcası Kızıl Hafız Mehmet Emin Efendi’nin soyundan gelenlerin ellerindeki bazı belgeleri yayınlayan Burhan Göksel, Konyarlar’ın, Konya-Karaman’dan Fatih Sultan Mehmet döneminde 1466 yılında Karaman-oğulları ortadan kaldırıldıktan sonra Rumeli’ye göçürülerek, iskan edildiklerini belirtmektedir.
Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki Yörüklerle ilgili örgütlenmesi içinde kendileri için ayrı isimle bir sayı (tahrir) defteri bulunmayan Konyarlar, yerleştikleri bölgelerde, başlangıçta özellikle ‘Kocacık’ ve ‘Selanik Yörükleri’ içinde, sonradan da ‘Vodina’ ve ‘Sarıgöller Bölgesi’ Yörükleri içinde ‘Evlad-ı Fatihan’ olarak kaydedilmişlerdir. Hasan Paşa tarafindan 1691 (1102) tarihinde yapilan tahriri içeren ‘Evlad-ı Fatihan Piyadeleri Defteri’ne göre ‘Sarıgöl’ (Kayalar)ler Bölgesi’ndeki köyler, mahalleler ve devlete vermekle yükümlü oldukları ‘Yörük Piyadeler’in sayısı şu şekildedir:
‘Eğri-Bucak Kazası’: Turhanlı 49. Sofular 21. Evrenoslu 6. Okçular 6. Eyrili 20. İshaklı 24. Çobanlı 24. İdil-obası 19. Şahinli 55. Leşli 34. Öküz-obası 24. Emirhanlı 38. Gün-doğmaz 2. Rahmanlı 8. Evhad-obası 58. Aydın-obası, Cinciler 66. Işıklu 29. Sinekli 34. Çakır-ı sagir 4. Sarı-Musalu 8. Çakırlı-i Kebir 13. Karamanlı 12. Karacalar 73. Buraklı 10. Tekye-i Hacı-Hasanlı 21. Topçular 18. Dağ ışıkları 7.
‘Cuma-Pazarı Kazası’: Haydarlı 60. Koca Ahmedli 66. Tarakçılı 6. Durasılar 6. Timurhanlu 3. Bar-çukuru 1. Kulalu 1. Erdoğmuşlu 5. Karaağaç 2. Donuk-kayalar 1. Şahinler 3. Dedeler 3. ‘Çarşanba Kazasi’: Milli 77. Davudlu 18. Haci-Isalar 18. Kulkalli 12. Hacilar 12. Yeniceler 14. Haci-Ömerli 16. Karacalı 6. Doğancalı 6. Tekye-i kebir ve sagir 42. Keçili 18. Saltıklı 19. Meşeli 6.
Ailenin sonradan gelerek yerleştigi Selanik’e bagli ‘Lankaza Nahiyesi’nin 1691 tahririne göre cemaatleri, köy ve mahalleleri ile ‘Yörük Piyadeleri’ sayısı şu şekildedir: Bedirli 10. Hacı-Bayramlı 4. Pir-dede 1. Değirmenciler 6. Köleli 7. Şuayblı 109. Umurlu ma’a Sarıcalı 45. Değirmencili ma’a Eyrilceli (Ayrılıncalı) 18. Çokallı 9. Lotice 7. Osmanlı 49. Yaylacık 16. Ayvalı-dere ma’a Şah-Veli ve Saltıklı. Çınarlı 78. Bulcalı 13. Koçmar 4. Keruz 5. Lankaza 3. Sarıyar 1. Yağlıca 1. Evrencik 1.
Yine bu deftere göre, bölgede Konya-Karaman yöresinin hatıralarını gösteren yer adları ve ailenin soyuna işaret eden ‘Sofular’ ile ‘Sarı-göllü’ gibi yer ve oymak adları şuralarda tespit edilebilmektedir: Ereğli Nahiyesi 50. Ereğli 1 (Kırk-Kilise). Ereğli 9, Kara-pınar 1, Sarıgöllü 4 (Avrethisarı). Sofular 19 (Nahiye-i Bazargah). Sofulu 9 (Nahiye-i Kelemeriye). Sofular 21, Karamanlı 12 (Eğri-Bucak-Sarı-Göl). Sofulu 9 (Tikveş). Sarı-Göllü 50 (Radovişte). Sofular 14 (Gümilcine). Karamanlı 11 (Çağlayık ). Sofular 28 (Yeni-Pazar). Sarı-göllü 1, Sofular 2 (Babadağ). Sarı-göllü 1 (Ruscuk). Sofu Yurdu 1 (Tozluk-Tuzluk).
Mustafa Kemal’in anne soyundan dedesi Sofu-zade Feyzullah Efendi’dir. Selaniğe bir saat mesafede bulunan Langaza’da çiftlik sahibi idi. Atatürk’ün ve Makbule Hanım’ın çocukluk anılarında bahsettikleri çiftlik burasıdır. Annesi Zübeyde Hanım, Feyzullah Efendi’nin üçüncü eşi Ayşe Hanım’dan olan tek kızı idi. Atatürk’ün beş kardeşi içinde en uzun ömürlüsü olan Makbule Hanım (1885-1956) anne soyları hakkında, ‘annemden sık sık şunları dilemişimdir’ diyerek şu bilgileri vermektedir: ‘Bizim esas soyumuz Yörüktür. Buralara Konya-Karaman çevrelerinden gelmişiz. Büyükbabam Feyzullah Efendi’nin büyük amcasi Konya’ya gitmiş, Mevlevi dergahina girmiş orada kalmiş. Yörüklügü tutmuş olacak…’
Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın babası hakkında, Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’yi ve babası Kızıl Hafız Ahmet Bey’i de tanıyan ve doksan yaşında vefat eden Aydın Milletvekili Tahsin San, şu bilgileri vermiştir: ‘Atatürk’ün valdesi Zübeyde Hanım, Sofu-zade ailesinden Feyzullah Ağa’nın kızıdır. Bunlar Selanik’te doğmuşlardır. Bu aile bundan 130 sene evvel Sarıgöl’den Selanik’e gelmişlerdir. Vodina Kazası’nın batısında Sarıgöl Nahiyesi’nde onaltı köyden ibaret olan bu nahiye ailesi, Makedonya ve Teselya’nın fethinden sonra Konya civarı ahalisinden Osmanlı Hükümeti’nin sevk ve iskan ettirdiği Türkmenlerdendir. Son zamanlara kadar beş asır müddet içinde hayat tarzlarını, kılık-kıyafetlerini değiştirmemişlerdi.’
Bu konuda Lord Kinross, kaynak göstermeden şu bilgileri vermektedir: ‘Zübeyde Hanım, Bulgar sınırının ötesindeki Slavlar kadar sarışındı; düzgün beyaz bir teni, derin ama berrak, açık mavi gözleri vardı. Ailesi Selanik’in batısında Arnavutluğa doğru, sert ve çıplak dağların geniş, donuk sulara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. Burası Türklerin Makedonya’yı ve Teselyayı almalarından sonra Anadolu’nun göbeğinden gelen köylülerin yerleştikleri yerdi. Bu yüzden Zübeyde Hanım, damarlarındaki ilk göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hala Toros dağlarında özgür yaşayışlarını sürdüren sarışın Yörüklerin kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı.’
Eldeki mevcut bilgilere göre aile, 1466’larda Karaman’dan gelerek Vodina Sancağı’na bağlı Sarıgöl’e yerlemiş; sonra Selanik yakınlarındaki Lankaza (Langaza)’ya göçmüş, Zübeyde Hanım 1857’de burada dünyaya gelmiştir. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın babası Sofu-zade Feyzullah Efendi üç defa evlenmiştir. İsimlerini bilemediğimiz diğer iki eşi bir tarafa bırakılacak olursa, Zübeyde Hanım’la birlikte Hasan Ağa ve Hüseyin Ağa, Feyzullah Efendi’nin üçüncü eşi Ayşe (Aişe) Hanım’dan dünyaya gelmişlerdir.
Karaman’lı Atatürk