casibom jojobet giriş jojobet Casibom holiganbet giriş casibom giriş Casibom casibom casibom giriş CASİBOM holiganbet Casibom Giriş casibom casibom güncel giriş casibom güncel Casibom Casibom holiganbet holiganbet casibom güncel giriş
h Dolar 34,4615 % -0.07
h Euro 36,3288 % -0.07
h Çeyrek Altın 5.032,00 %0,08
h BIST100 9.031,82 %-2,18
a Yatsı Vakti 19:00
Karaman
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
KARAMAN HABER
KARAMAN HABER
Gündoğdu Yıldırım

Gündoğdu Yıldırım

19 Kasım 2024 Salı

ŞANS OYUNLARI

ŞANS OYUNLARI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kim ne derse desin, emek harcanmadan kazanılmak istenen her türlü maddi kazanç kumardır; çünkü kumarın temel mantığında kazanma ve kaybetme heyecanı vardır.
Kazanmak ve kaybetmek…
Geçenler, kalanlar…
Bu temelde borsa oynamak da bir kumar oyunudur.
Efendim, işletmeden hisse senedi satın aldım.
Ülke ekonomisine maddi katkı sundum.
Çorbada tuzum olsun istedim.
Geçin bunları…
Ülkede kaç kişinin ocağına borsa yüzünden incir ağacı dikildi!
Kaç kişinin ocağı söndü!
Kaç kişi intihar etti!
Yazıktır, günahtır.
Bir de ünlülerin oynadığı kumar oyunları var.
Onları hiç sormayın.
Zaman zaman medyaya haber olur, “Ünlüler kumar oynarken suçüstü yakalandı.” diye.
Tabii bunlar; duyulan, bilinen, deşifre olanları…
Bilinmeyen, duyulmayan, deşifre olmayan o kadar çok kumar vakası vardır ki sayısı belirsizdir.
Neden insanlar şans oyunlarına meylederler?
Bu şans oyunlarında, kaybedenlerin değil, kazananların reklamı yapılır da ondan.
Sanki şans oyunları hep kazandırır, adama köşeyi döndürür.

Herkes parayı şans oyunlarından kazanır.
Köşeyi döner…
Müthiş bir algı operasyonu!
Bitcoin çılgınlığı tüm dünyayı sallamıştı.
Sanki beleş para dağıtılıyordu.
Alan kazanıyordu.
Kazan kazan…
Sonra…
Sonrası malum…
Bir sürü Bitcoin mağduru…
Bir koy yüz kazan…
Bul karayı al parayı…
Çiftlik bank…
Saadet zinciri…
İnsanlar, kapitalist sistemi bilmemenin bedelini büyük paralar kaybederek ödüyor.
Hatta canıyla…
Nerede görülmüş vermeden almak!
Emek vermeden kazanmak büyük parası olanın işidir.
Para parayı çeker!
Bu işin sermayedarlar için bir mantığı vardır.
Oyun kurucudurlar…
Her şey onlar içindir.
Olan garibana olur.
Eski bir deyim vardır: “Kumarda her zaman kasa kazanır.” diye…
Kasa da kazansa kişiler kumardan vazgeçemiyorlar.
Kumar, hazların en yüksek olanıymış.
Ne pahasına olursa olsun kişiler bu hazzı almak isterler.
Bedeli ağır oluyor.
Şans temelli tüm oyunlar kumardır.
Kumarı meşrulaştırmaya çalışmayın, masumca bir oyunmuş ya da yatırım aracıymış gibi topluma sunmayın.
Adını farklılaştırıp, insanları teşvik etmeyin.
Kaybedenleri değil de kazananları afişe ederek, talebi arttırmayın.
Şans oyunlarında kazanan olmaz.
Aklınızı başınıza alınız.
Yazıktır, günahtır.

Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku

NORMALLEŞMEK

NORMALLEŞMEK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Boşuna değilmiş sermaye sahiplerinin yatırım yapmak için güvenli bölgeler, ülkeler, kıtalar araması.
Son zamanlarda ülkemize ne yabancı yatırımcı geliyor ne de yatırım yapmak için teklif…
Ekonomide en önemli şey güven…
Güven olmayınca yatırım olmuyor.
İster ekonomik ister sosyal ister siyasal süreçlerin hayat bulması için güven ortamın var olması şart.
Arsa, ev, araba alacağımızda bile dünyanın araştırmasını yapıyoruz.
Kırk kez düşünüyor, kırk yere soruyoruz.
Aldığımız arsa ilerde değerlenecek mi?
Aldığımız evin bulunduğu mahalle, semt, bölge kısa sürede büyüyecek mı?
Aldığımız araba prim yapacak mı?
Vesaire…
Büyük sermaye grupları trilyonluk yatırımlar için tabii ki de bin kez, milyon kez düşünecek, hesap kitap yapacak…
Sermaye sahipleri rastgele yatırım yapmazlar.
Düşünün, trilyonluk bir yatırım, yerle yeksan olmuş.
Bırakın kar etmeyi, sermaye gitmiş.
Güvenli bölgeler, ülkeler varken kim gider de riskli bölgelere yatırım yapar.
Mesela Suriye, İran ya da Irak…
Mısır, Libya, Lübnan, Tunus…
Afrika ülkeleri…
İstikrar yok, ilerisi de karanlık…
Yarınları meçhul…
Yatırımlar güvenli bölgelere, ülkelere, kıtalara…
Amerika, Avrupa, uzak doğu…
Gelecek vadeden ülkeler…
Ne kadar güven o kadar yatırım…
Ve kalkınma, büyüme, gelişim…
Normalleşmek ne kadar değerli…
Normalleşmek, hayat bulmak; su, toprak, ekmek, refah…
Ete, kemiğe bürünmek…
Var olduğunu hissetmek…
Yaşamak…
Güvende…
Korkusuzca…
Özgürce!
Normal değiliz anlayacağınız.
Bir farkımız yok anormal ülkelerden…
Her gün yeni bir olayla sarsılıyor ülkemiz.
Toplumsal, siyasal olaylar birbirini kovalıyor.
Bir siyasal parti liderinin grup toplantısında yaptığı konuşma ülkede infial yaratıyor.
Tüm ülke ayağa kalkıyor.
Tepkileri azaltmak için sosyal medyaya bant daraltması yapılıyor.
Ülke siyasal gündemle cebelleşirken, “Ne oluyoruz?” derken TUSAŞ’a terör saldırısı düzenleniyor.
Ülke siyasal gündemden, terör gündemine savruluyor.
Kim yaptı, niye yaptı?
Bu da neyin nesi…
Durup dururken…
Ülkede anormal şeyler olmakta…
İyi de bu anormal durumlar, kötü sonuçlar doğuruyor; her şey kötüye gidiyor.
Siyasal, ekonomik, toplumsal gidişat toptan dibe vuruyor.
Ülke ekonomik, siyasal, toplumsal krize giriyor.
Bu kaçıncı kriz?
Normalleşmek çok kıymetli…
Hem de bir an önce…

Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku

İSRAİL VE ORTADOĞU

İSRAİL VE ORTADOĞU
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İran Cumhurbaşkanı seçilen Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak için gelen Hamas lideri İsmail Haniye’nin İsrail’in düzenlediği saldırı sonrası ölmesi, Ortadoğu’daki suları iyice ısındırdı.
Bombalar, ölümler, çocuklar…
İntikam yeminleri…
İsrail, resmen İran’a meydan okudu.
Aslında İsrail, İran’a değil tüm Ortadoğu ülkelerine meydan okudu.
Kafamı bozma, kafamı bozarsan sana neler yaparım…
Bu kanlı eylemin mesajı buydu.
İran, İsrail’e nasıl bir karşılık verecek bunu zaman gösterecek…
İsrail, Filistin savaşı nereye evrilir bilinmez ama tüm dünya İsrail zulmüne karşı tek yumruk olmuş durumda…
Filistin’de bir savaş değil bir soykırım yaşanmakta…
Bunun başka bir izahatı yok.
Her yerde İsrail protestoları…
Bu protestolara İsrail kulaklarını kapatmış, duymuyor.
İsrail, tüm Ortadoğu’ya meydan okumakta…
İran’ın kaçıncı büyük kaybı…
İsmail Haniye’nin öldürülmesinin bir sürü mesajı var.
İstediğim kişiyi, istediğim yerde yok ederim, bu İran toprakları da olsa hiç fark etmez; her ülke ayağını denk alsın…
İsrail’in mesajı açık ve net…
Ortadoğu’nun tek gücü benim!
Şimdiye kadar Ortadoğu’da bir güç dengesinin olduğunu düşünürdüm. İran’ın oyun kurucu olduğunu sanırdım.
Esad’ı koruyan gücün İran olduğuna inanmıştım.
Bu düşüncem tuzla buz oldu.
Öyle değilmiş.
İsrail’in, Hamas lideri İsmail Haniye’yi İran topraklarında öldürmesi net bir gerçeği ortaya koydu.
İsrail, Ortadoğu’da rakipsiz…
Ortadoğu’nun tek hâkimi…
Derdim, İsrail’in ne kadar güçlü olduğunu anlatmak falan değil.
İsrail gibi küçük bir ülkenin bu kadar büyük gücü ulaşmasının nedenleri…
Neden İsrail bu kadar güçlü?
İran’ın başkenti Tahran’da Devrim Muhafızları’na ait askeri lojmanda bulunan Hamas lideri İsmail Haniye, İsrail Ordusunun saldırısı sonucu öldürülüyor.
Denilene göre nokta atışı…
Bu bir teknolojik üstünlük…
Bugün dünyanın en korunaklı ülkesi İsrail…
Bu kadar güçlü olmasını neye borçlu?
Kafamı yorduğum kısım benim burası.
Bu teknolojik gücü neden Ortadoğu ülkeleri çok uzak?
Müslümanların kaderimi hep yenilmek!
Kuru gürültü ile ne İsrail geri adım atar ne yenilir ne de Ortadoğu ülkeleri geri kalmışlıktan kurtulur.
Şapkamızı önümüze koyup düşünme zamanıdır.
Bilim, fen, teknoloji diyorum.
Kaç mil ötesinden füze ile nokta atışı yapıyor ve düşmanının komik odasını darmaduman ediyor.
Bu nasıl bir güçtür?
Ok, kılıç, kalkan çok gerilerde kaldı.
Atlılar, piyadeler devri bitti.
Her dönemin kendine has gücü var artık.
Yaşanan dönemin koşullarına uyum gösterme zamanıdır.
Savaşlar böyle kazanılır.
Doğrudur Osmanlı üç kıtaya hâkim olmuştur.
Atalarımız yedi düvele dur demiş, her birini hizaya getirmiştir.
Şimdi, o dönemler çok gerilerde kaldı.
Dünya değişti, yeni güç dengeleri oluştu.
Güçlüler zayıf, zayıflar güçlü oldu.
İsrail ürünlerini boykot etmekle savaş kazanılmaz; savaş İsrail’in savaş teknolojisinden üstün bir teknolojiye sahip olmakla kazanılır.
Bu böyle biline!
Gerisi hikâye!

Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku

ÖĞRETMENE DOKUNMA

ÖĞRETMENE DOKUNMA
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gün geçmiyor ki ÖMK (Öğretmen Meslek Kanunu) ile ilgili bir haber internet sitelerine düşmesin.
Vay efendim, öğretmenler sosyal medyada; öğrenci, okul görüntülerini paylaşırsa ceza alacak…
Vay efendim, yetersiz öğretmenler görevden atılacak…
Vay efendim, idareciler tekrar eğitimden geçirilecek…
Vay efendim, Eğitim Akademisi kurulacak…
Vay efendim, falan filan…
İnsan üzülüyor.
Öğretmenle ilgi haberler, ısıtılıp ısıtılıp gündemde tutulmaya çalışılıyor.
Her bir haber öğretmenin motivasyonunu bozma temelli…
Korku, kaygı verici; tedirgin edici, inticidi…
Nedir bu öğretmen düşmanlığı!
Anladık, her zaman olduğu gibi kürekle verip kepçeyle alacaksınız.
Birkaç olumlu adım, ardından baskılar, yasaklar…
Hatırlayın referandumları…
Şaşalı konuşmalar, hoşa gidecek laflar…
Özgürlük, demokrasi…
Araya sıkıştırılmış, hak gaspları…
Aynısı ÖMK’de!
Öğretmeni, bir sürü sınavdan, mülakattan geçireceksin sonra da “Dur ben iyi seçememişim, gözümden kaçırmışım.” diyecek, öğretmeni yetersiz bulup, görevine son vereceksin.
Olacak iş mi?
Neden öğretmen?
O kadar meslek gurubu var, hiçbirinde böyle bir uygulama yok!
Kimse seni atadık ama sen yeterli misin, değil misin, demiyor.
Öğretmene gelince, elli tane kriter koyuyor; kritere uyup uymadığını kendinizce ölçmeye çalışıyorsunuz.
Öğretmene dokunma!
Öğretmenin gereğinden fazla çözüm bekleyen sorunu var, kendi derdi kendine yetiyor!
Öğretmenin çalışma koşulları cidden çok zor.
Dışarıdan göründüğü gibi hiç değil.
Kırk, kırk beş kişilik sınıflarda ders anlatmaya çalışıyor…
Velilerin baskısı haddini aşmış durumda, öğretmeni veliler yönetir olmuş.
İdarenin başarı beklentisi dersen, o ayrı bir sorun…
CİMER şikâyetleri, demokrasinin kılıcı gibi…
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de meclisten geçirilmek istenen ÖMK!
Kaşıkla verip, kepçeyle geri almak, buna denir.
Bir sürü mesleki yeterlilik kriterleri gündemde…
Zorlaştırılmak istenen atama süreçleri…
Sırat köprüsünden geçmek daha kolay sanki…
Öğretmenleri rahat bırakın!
Bu kadar baskı çok fazla!
Öğretmenler bu şartlarda görev yapmazlar.
Şikâyetler çığ gibi…
Kafasına esen öğretmeni şikâyet ediyor.
Neymiş, öğretmen çocuğuna notu az vermiş.
İyi de bırakın öğretmen, öğrenciye not verme hakkını kullansın.
Olmadı, notları da veli versin, dersi de veli anlatsın!
“Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” diyen bir anlayıştan, Öğretmenler, biz ne dersek, onu yapacaksın!” diyen bir anlayışa geldik.
Bu anlayış, eğitimi bitme noktasına getirdi.
Eğitim resmen çöktü.
İşin kötüsü son yirmi yıldır, bitmeyen bir eğitim reform süreci var.
Her dönem eğitimle ilgili bir şeyler gündeme gelir, konuşulur, alınan kararlar yasalaşır; kısa bir süre geçer, hiç bunlar olmamış gibi, yeniden gündem oluşur, konuşulur; konuşulanlar yasalaşır, sonra bir daha…
Sonuç, elde var sıfır…
Ne oldu?
Siz sorunun çözümünü olmadık yerde ararsanız sonuç hiç değişmez.
Yeni müfredatmış, yüz yılın maarif modeliymiş…
Geçin bunları…
“Kötü öğretmen, kötü öğrenci, kötü veli yoktur, kötü eğitim sistemi vardır.”
Öğretmenden ne istiyorsunuz?
Öğretmene dokunma!

Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku

BİR LGS DAHA GEÇTİ

BİR LGS DAHA GEÇTİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Milli Eğitim Bakanlığının, “Sınavları kaldıracağız!” demesine karşın bir LGS daha geldi geçti.
Sınava girenlerin kimi sevindi, kimi üzüldü.
Anlaşılan odur ki, bu ülkede çocuklar daha çok sevinip, üzülecekler…
Oyun çağındaki çocukları, yarış atı gibi sınava sokmaya, üzmeye hiç kimsenin hakkı yok!
Yazıktır! Günahtır!
Bu çocukların hiç birisi çocukluğunu yaşayamıyor.
Varsa yoksa sınav…
Ortaokula adım atar atmaz başlıyor sınav kaygısı, LGS’ye girene kadar devam ediyor.
Etüt merkezine gitmeler, özel dersler almalar…
Okulda düzenli yapılan deneme sınavları…
Sınavda başarılı olmak için gece gündüz ders çalışmalar…
Ailenin, okulun, öğretmenin, arkadaşlarının, çocuğun üstündeki baskısını hiç dile getirmiyorum.
5. sınıf, 6. Sınıf, 7. Sınıf, 8. sınıf…
4 yıl süren işkence…
Bu çocuklar, bu işkenceye maruz kalıyor; sonrada bu çocukların sağlıklı kaldıklarını var sayıyoruz.
Büyük bir travmadır.
Hiçbir çocuk böyle bir travmadan yara almadan kurtulamaz.
Anlayacağınız çocuklarımız, çok büyük travmalar yaşıyorlar…
Bunu böyle bilin!
Diyoruz ya: Sınavlar kalksın, çocuklar yeteneklerine göre tercihlerini yapsınlar, sevebilecekleri okullarda okusunlar…
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi…
Çocukların hepsini sınava sokuyor, hepsinin de başarılı olmasını bekliyoruz.
“Sınavlar kalkacak!” deniyor, daha kapsamlı ve daha zor sınavlar çocukların karşısına çıkıyor.
Her yeni sınav eskisini aratıyor.
Ve her sınav temel derslerdeki başarıyı ölçmek için yapılıyor.
Hatırlarsanız, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: “Okullarda ders sayısı çok fazla, ders sayısını azaltacağız.” demişti.
Umutla, derslerin azalacağı beklenmiş, umutlar hüsrana dönüşmüştü.
Garip bir ülkeyiz.
Sorunları çözmekten çok uzağız.
Havanda su dövüyoruz.
Sorunlar çok büyük, öyle he denince çözülebilecek sorunlar hiç değil.
Öğrencinin yeteneğine göre eğitim verelim, deniyor; çocuk, yeteneğine göre bir meslek seçiyor, okuyor, okuldan mezun oluyor, iş bulamıyor.
Fen edebiyat, mühendislik, spor, müzik, resim alanından mezun olanların çoğu boş geziyor.
İş yok birçok meslek alanında…
İyi eğitim almak, alanında iyi olmak fayda etmiyor…
Her mezun olan işsizler ordusuna ekleniyor.
Sorun kişiyi yeteneklerine göre yönlendirme meselesi değil, mesele; öğrenciyi yönlendirdiğin alanda istihdam etme meselesi…
Bırakınız özel yetenek alanlarını, temel bilgi alanlarında bile istihdam sorunu var.
Ülkede gençler iş bulamıyor.
İş yok! Girne Casino Giriş
Dolayısı ile LGS illeti karabasan gibi öğrencilerin üstüne çökmüş durumda; çocuklar, iyi bir okula yerleşebilir miyim, derdinde…
Etüt merkezleri, özel dersler, özel okullar vb.
Gece gündüz ders…
Dersten başka bir hayatları yok!
Aileler için durum daha da vahim!
Çocuğunun iyi bir okulu kazanabilmesi için maddi imkanlarını sonuna kadar zorlamakta, ciddi paralar harcamakta…
Bu ülkede, eğitim hakkı temel hak; tüm çocuklar, parasız eğitim hakkından yararlanır, dense de eğitime ciddi paralar harcanıyor.
Parası olmayan çocuğunu okutamıyor!
Sınav, sınav, sınav…
Sonuç değişmiyor, LGS duvar gibi çocuğun karşında Girne Casino
duruyor.
Bu sınavlar kalkmadıkça, çocuklar her türlü psikolojik yara almaya devam edecekler.
Veli için de öğrenci için de zor bir durum.
Veli, döktüğü paraya mı yansın; öğrenci, onca çaba, gayret sonucunda istediği başarıyı yakalamadığına mı üzülsün?
Sorun dağ gibi karşıda duruyor.
Çözüm bekliyor.
Bu koşullarda LGS sorunu çözülmez, çözülemez…
Meslek liseleri, özel yetenek liseleri ve teşvikler…
Öğrenciler, farklı alanlara yönlendirilebilir ve bu alanlara yönlendirilen öğrencilere, mezun olduklarında işe yerleştirilme teminatı verilebilir.
Böylelikle, belli liselere girebilme yarışı frenlenebilir.
Sonrası, sonraya kalsın…
Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku