h Dolar 19,2757 % 0.17
h Euro 21,0639 % 0.17
h Çeyrek Altın 2.077,00 %0,19
h BIST100 4.992,01 %1,37
a İmsak Vakti 02:00
Karaman 14°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
KARAMAN HABER
KARAMAN HABER
Gündoğdu Yıldırım

Gündoğdu Yıldırım

26 Eylül 2023 Salı

FİLEDE BAŞARI

FİLEDE BAŞARI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Futbol, insanların beynine o kadar derin zuhur etmiştir ki; spor, deyince akıllara ilk futbol gelir.
Anlam daralması, anlam genişlemesi, dilbilgisi kavramlarını bir tarafa bırakırsak hem futbol oynayanlar için hem de futbol seyredenler için gerçekten de futbolun tadı bir başkadır.
Öyle gözüküyor ki, yakın çağlarda hiçbir spor dalı futbolun yerini alamayacaktır.
Meseleye futbolla başladım ama derdim başka…
Ülkemizde son zamanlarda çok büyük başarılara imza atan, Avrupa ve dünya kupalarında boy gösteren voleybol takımından ve tabii ki voleybol sporundan bahsetmek istiyorum.
Voleybola,” Türk Sporu” dense yanlış olmaz, yıllardır voleybolda çok iyiyiz. Ciddi başarılara imza attık.
Avrupa ve dünya maçlarında final oynamış, Avrupa şampiyonu olmuş bir ülkeyiz.
Filenin sultanları…
Ebrar, Vargas, Eda Erdem, Hande, Cansu, Zehra, Elif, Gizem…
Kadın, spor, rejim, iktidar…
Voleyboldaki başarının ardından gelen gündem…
Kazanılan bir futbol maçından sonrada konu futbol olur.
Oyuncalar gündeme taşınır.
Her biri için bir şeyler denir.
En çok da oyuncuların özel yaşamı konuşulur.
Biz yine voleybola dönelim!
Belçika- Türkiye voleybol maçını izledim…
Voleybolun sultanları bugün beni gerçekten büyülediler…
Kafamda bir sürü düşünceler oluştu.
Çıkarımlarda bulundum.
İnsan aklını kullandığında neleri başarabileceğini kavradım.
Beden ve akıl birliği…
Ebrar, Vargas yükseliyorlar, sahanın neresi boş ise topu oraya vuruyorlar…
Smaçların hepsi sayıya dönüşüyor.
Saha kontrolü mükemmel…
Uyum, oyun kurma, taktik…
Anca bu kadar olur…
Buna aklın gücü diyorum.
Belçikalılar, Türkleri gerçekten kıskandır…
Bir şeyler doğru yapıldığında sonuç alınabiliyormuş. Bunu Belçika maçında Türk voleybolcular bizlere gösterdiler.
Görmeyen gözümüzün içine soktular…
Kara düzen yapılan işler değil, bir plan dâhilinde, bilimsel temelli, akılcı, mantık çerçevesinde yapılan işler güzel sonuçlar verir.
Voleybolda güzel işler yapılıyor.
Neden futbolda başarılı değiliz?
Oyuncular, futbolu beyinleri ile değil bedenleri ile oynuyor.
Teknik yok, plan yok, akıl yok…
Sporcu aklını kullandığında ortaya oyun ve başarı çıkar…
Yaşamın her alanında öyle değil midir?
Ne işle meşgul olursanız olunuz, aklınızı kullandığınız oranda var olursunuz.
Bugün Avrupa’nın her alanda üstün olmasının tek nedeni aklını kullanması değil midir?
Sokrates, Pisagor, Heraklitos, Eplaton, Aristo, Demokritos, Tales, Epikür…
Ağır sanayi, teknoloji, bilim, sanat…
Hiçbir şey tesadüf değildir.
Bunu Belçika- Türkiye voleybol maçında bizzat gördük.
Voleybol takımı resmen bir level atlamış.
Hem de öyle böyle bir level değil…
Voleyboldaki bu başarı umarım tüm spor dallarına örnek teşkil eder!

Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku

SEL

SEL
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Sel gider taş kalır, el gider kardaş kalır.” sözü ile hiçbir ilgisi yok bu haftaki ele alacağım “Sel” konusunun.
Hatırlar mısınız, geçen hafta “Sular Çekildi” diye bir köşe yazısı yazmıştım.
Konumuz gerçekten de sel…
Dünyada ciddi bir kuraklık var.
Bu kuraklık hele ülkemizde çok ciddi bir boyutta…
Bunun en büyük göstergesi, suların çekilmesi, tarlaların susuz kalması bir de dengesiz yağışlar…
Kuraklık, hiç yağış yağmaması demek değildir.
Tabi ki yeryüzünde bir su döngüsü vardır.
Atmosfer, su döngüsü demektir.
O yüzden dünya denen gezegende canlılar yaşıyor…
Neyse işte…
Kuraklık, aşırı buharlaşma ve şiddetli yağışlar…
Doğal afetler…
Dere yatakları alarm veriyor…
Her yağışta ciddi can kaybı yaşanıyor…
Hiç beklenmeyen zamanlarda saatlerce yağan yağmur ve ardından oluşan sel; evi, arabayı önüne ne gelirse götürüp gidiyor.
Hatırlar mısınız?
Karadeniz illerinde, dere yataklarına yapılan Toki evleri nasıl sele kapılıp gitmişti ve bir sürü insan ölmüştü.
Yurdun farklı bölgelerinde bir sürü sel felaketi…
Ve her bir sel felaketinde bir sürü can ve mal kaybı…
Millet bahçesi, parklar, bahçeler…
Toki evleri, yerleşim yerleri, organize sanayi bölgeleri, okullar, hastaneler, sosyal tesisler…
Dere yataklarında…
Felakete davetiye…
Ne zaman ders alacağız ve ne zaman doğru işler yapacağız…
Ufukta bir umut ışığı yok, olacağa da benzemiyor…
Kısacası biz bu doğa felaketlerini hep yaşayacağız…
Açacağız televizyonu, sel felaketini canlı canlı izleyecek, yaşanan can kayıpları için yas tutacak, kayıpların bulunması için dua edecek; maddi kayıplar için devletten yardım bekleyeceğiz.
Allah’ın dediği olur!
Allah’tan gelene ne denir?
Kaderimiz…
21. Yüzyılda yaşıyoruz.
Doğanın genleri çözüldü.
Neyin ne olacağı artık en ince noktasına kadar bilinebiliyor. Bir yağışın şiddeti, zamanı, miktarı günler, haftalar hatta aylar öncesinden tespit edilebiliyor.
Bu dünyada bilinmeyen bir şey kalmadı.
Yapay zekâ, ışınlanma, organ nakilleri ve ölümcül hastalıkların tedavisi…
Nihayetinde ölümsüzlük…
Yanlış duymadınız ölümsüzlük…
Çok uzak değil!
Dünyanın bir yerlerinde 21. Yüzyıl yaşanırken bir yerlerinde hala 16. ya da 17. Yüzyıl yaşanması inanın çok garip…
Bu anlaşılır bir durum değil.
Ülkemizde neden 21. Yüzyıl yaşanmaz, bilimsel verilere göre iş yapılmaz?
Anlamakta zorlanıyorum.
Dere yataklarına bina, park, bahçe yapma, sosyal tesis yapma!
Doğanın kanunlarına uy…
Bu kadar basit…
Sel can alıyor, almaya da devam ediyor…

Gündoğdu Yıldırım
ibrala.com

Devamını Oku

SULAR ÇEKİLDİ

SULAR ÇEKİLDİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yıllarca yerkürenin iklim dengesinin değiştiğini, kuraklığın beklendiğini, kullanılan kimyasallardan dolayı da ozon tabakasının inceldiğini, bundan dolayı da ciddi sıkıntıların oluşacağını bilim insanları anlattı durdular.
Bilim insanlarının söyledikleri ile hep dalga geçildi.
Hiç ciddiye alınmadı.
Bir kulaktan girdi, diğerinden çıktı.
Ne kuraklığıymış.
Kuraklık neredeymiş?
Kim susuz kalmış, hangi tarla susuzluktan kurumuş?
Kar da yağmur da haddinden fazla yağmış.
Barajlar dolmuş taşmış.
Arada yağışın az oldu yıllar olurmuş…
Telaşa gerek yokmuş.
Rabbimiz yağdırırmış.
Neler neler…
İpe sapa gelmeyecek bir sürü saçma sapan laflar işte…
Toplumda şöyle bir anlayış var: Kuraklık algısının oluşması için, hiçbir yerde buğday, arpa bitmeyecek ya da insanlar buğdaya, arpaya erişemeyecek, açlıktan ölecek…
Toplumun kuraklık algısı bu!
Bu anlayış, dünyevi her konuda böyle.
Geçenlerde uzun bir yolculuğa çıktım.
Yol boyu rastladığım çeşmelerden su doldurmak için durdum.
Şarıl şarıl akan çeşmelerin, kimisi tamamen kurumuş, kimisi de parmak kalınlığında akar olmuş.
Çeşme başlarında onlarca insan…
Onlarca bidon…
Bize bir şey olmaz!
Bir özgüven patlaması…
Suriye’de, Irak’ta, İran’da, Mısır’da, Ürdün’de, Ukrayna’da, Rusya’da olur, ama bizde olmaz…
Afrika kıtası dünyada değil.
Başka bir gezegende…
Açlık, susuzluk, deprem, sel, orman yangınları, aklınıza gelen gelmeyen ne varsa tüm bu doğa afetlerinin hepsi bu ülkede oldu.
Daha dün 7.7-7.6 şiddetinde Maraş’ta depremi ile uyandık.
Dile kolay 11 ilde taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmadı.
Binlerce insan öldü.
Hala depren denince aklımıza Japonya gelir.
Japonya konuşulur…
Sular çekilmiş, tarlalar susuz kalmış, içme suyuna erişimde büyük sıkıntı var.
Hala susuzluk denince Afrika akla geliyor.
Göç denince Suriye…
Savaş denince Irak…
Ya da Ukrayna…
Olacak iş değil!
Sanki biz efsunlandık.
Kimse bize bir şey yapamaz.
İyi de kuraklıktan dolayı ürün yetişmez olmuş.
Fiyatlar almış başını gitmiş.
Kendi kendine yeten dünyada yedi ülkeden birisi iken, gıdayı ithal eder hale gelmişiz.
Tek sebep kuraklık.
Kuraklık, kuraklık…
Haberiniz olsun sular çekilmiş.
Kıtlık kapıda…
Bilim adamı falan değilim…

Devamını Oku

Aydede

Aydede
0

BEĞENDİM

ABONE OL

AYDEDE
Ay dede ay dede senin evin nerede
Hep yakın ol bize yıldız kalsın geride
Her gece gökyüzü kapkaranlık oluyor
Dağlara kırlara bir sessizlik doluyor…
Bu şarkıyı her çocuk bilir. Gökyüzündeki ay gösterilerek, “Bak Aydede Aydede…” denir. Çocuklar Ay’a bakarak, Aydede şarkısını söylerler.
Aydede, saflığı, temizliği temsil eder.
Çocuk değiliz ama bizim de bir Aydede’miz var.
Aydede’miz, bize ışık olur, yol gösterir.
Onun yolundan yürürüz.
Aydede, bir ay kadar temiz ve saftır…
Doğaya hayrandır.
Tüm güzelliklerin doğada olduğuna inanır.
İnsanları doğaya çağırır…
Doğa yürüyüşleri organize eder.
Kamp kurar, dağa tırmanır.
Fidan diker…
Toplumsal farkındalık yaratır, sivil toplum örgütlerinde çalışır.
Kan bağışında bulunur.
AFAD’’ın gönüllü kahramanıdır.
Doğal afetlerde can kurtarır.
Nerede bir can pazarı var, oradadır.
İnsanlığa hizmet için her daim görev başındadır.
Maddi bir beklentisi yoktur.
Mevki, makam derdi değildir.
Tek derdi; insanlara doğa sevgisini aşılamak, insanlara dostluğu, sevgiyi, paylaşmayı, dayanışmayı öğretmektir.
Sevgiyi ilke edinmiştir.
Sevmenin yüceliğine inanmıştır.
İhanetler görmüştür…
İftiralara uğramıştır…
Ama yılmamıştır!
Ay gibi parlamıştır.
Aydede, topumun kirlendiği, bireyci yaşam tarzının iktidar olduğu, vahşi kapitalizm hüküm sürdüğü bir dönemde insan olmanın, insan kalmanın mücadelesini vermiştir.
Doğa sporlarının ustasıdır.
Tüm rotalar ezberindedir.
Aydede…
Doğa sevgisinin, insan olmakla başladığına inanır, bu felsefeyle hareket eder.
Her türlü etkinliği insan ve doğa sevgisi üzerine kurar.
Mevlana’nın, “kim olursan ol yine gel!” sözünü rehber edinir.
Herkese kapısını açar!
Taptuk Emre, Hacı Bektaş Veli misali…
Dergâhından geçenin mutlaka bir şeyler öğreneceğine inanır.
Günümüzün Evliye Çelebisidir.
Ülkenin her köşesine insanlık tohumu ekmiştir.
Gönül köprüsü kurmuştur.
“Doğa sporları sadece bir spor ya da sosyal bir etkinlik değildir. Bir öğreti okuludur.” demiştim.
Doğayı tanımak, tüm bilimleri öğrenmektir.
Görerek, yaparak, yaşayarak…
Bilerek, isteyerek…
Fizik, kimya, biyoloji, sosyal bilgiler, tarih…
Aklınıza ne gelirse işte!
Tüm bilimlerin anasıdır doğa!
Çoğalmalı Aydedeler…
Bir değil, on değil, yüz değil milyon değil…
Her bir kişi Aydede olmalıdır!
Aydede…

Devamını Oku

NERELİSİN?

NERELİSİN?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çoğu bu yöntemi, çağ dışı, ilkellik, medeniyetsizlik olarak görür.
Gelişmiş ülkelerde çok sorulan bir soru değildir.
Kişiye “Nerelisin?” sorusunu sorarak, kişilik tahlil etmek, bizim gibi ülkelere has bir yöntemdir.
Ortadoğu kültürüdür.
Ülkemizde, kişi ile ilgili tüm kodlar, ön kabuller, “Nerelisin?” sorusu üzerine kuruludur.
Kişiden aldığın cevap, kişinin kodunu çözer.
Beyin hızla çalışır, “Ha tamam!”
Ne tamam?
Kişi hakkındaki kafamızda oluşan ön kabul!
Tamam, olan ön kabuldür.
Büyük bir şehirde isen kişinin hangi şehirli olduğunu sorarsın…
İlde isen ilçesini, ilçede isen kasabasını, kasabada isen köyünü…
Köyde isen kimlerden olduğunu…
Yurtdışında isen ülkesini…
Hemşeri, köylü olmak ön kabulü kolaylaştırır…
Tanıdıklar, ortak arkadaşlar, akrabalar, hısımlar…
Sohbet derinleşir…
Kişiyi tanımak için “Nerelisin?” sorusunu soranlardanım.
Belki de en çok soranlardan…
Nerelisin?
Tanımadığım bir kişiye, ilk sorum “Nerelisin?” olur.
Toplumları sosyolojik açıdan inceleyenler çok iyi bilirler ki; toplumların kültürleri çok önem arz eder.
Bireyler yaşadıkları toplumların kültürleri ile bütünleşirler.
Kişilerin kişilikleri, kültürleridir.
Tanıştığınız birisine, “Sen şu köylü, şu kasabalı ya da şu şehirli misiniz?” diye sorarak, o kişi hakkında önbilgi almış olursunuz.
Kişi hakkında bir fikriniz oluşur.
“Tamam” dersiniz, sen şöyle bir kişiliğe sahipsin!
Hele azınlıkların, farklı inanç grupların, kişilik, kimlik tespitinde bu yöntem birebir etkilidir.
Nokta atışı görevi görür.
Boşuna değildir, bilim adamı, sanatçı, edebiyatçı arayışlarında kimlik tanımlaması yapmak…
Bir yazarın, bir sanatçının, sporcunun, edebiyatçının, bilim adamının nereli olduğu çok önem arz eder.
Celal Şengör, “Bu topraklarda, bin yıldır bir bilim adamı çıkarmamıştır” demiştir.
Bilim adamlarının nereli olabileceklerine dair bir tespit yapmıştır.
Bu coğrafyada, bilim adamının yetişmediğini dillendirmiştir.
Kişilerin nereli olduklarının önemini vurgulamıştır.
“Nerelisin?” bir kimliktir.
Kişinin neyi ne kadar yapabileceğinin bir ölçütüdür.
“Nerelisin?” sorusu boşa değildir.
Nerelisin?…

Devamını Oku