h Dolar 32,9190 % 0.2
h Euro 35,6512 % 0.2
h Çeyrek Altın 4.066,00 %0,27
h BIST100 10.796,57 %-0,62
a Öğle Vakti 12:58
Karaman 27°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
KARAMAN HABER
KARAMAN HABER
Gündoğdu Yıldırım

Gündoğdu Yıldırım

11 Haziran 2024 Salı

ÖĞRETMENE DOKUNMA

ÖĞRETMENE DOKUNMA
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gün geçmiyor ki ÖMK (Öğretmen Meslek Kanunu) ile ilgili bir haber internet sitelerine düşmesin.
Vay efendim, öğretmenler sosyal medyada; öğrenci, okul görüntülerini paylaşırsa ceza alacak…
Vay efendim, yetersiz öğretmenler görevden atılacak…
Vay efendim, idareciler tekrar eğitimden geçirilecek…
Vay efendim, Eğitim Akademisi kurulacak…
Vay efendim, falan filan…
İnsan üzülüyor.
Öğretmenle ilgi haberler, ısıtılıp ısıtılıp gündemde tutulmaya çalışılıyor.
Her bir haber öğretmenin motivasyonunu bozma temelli…
Korku, kaygı verici; tedirgin edici, inticidi…
Nedir bu öğretmen düşmanlığı!
Anladık, her zaman olduğu gibi kürekle verip kepçeyle alacaksınız.
Birkaç olumlu adım, ardından baskılar, yasaklar…
Hatırlayın referandumları…
Şaşalı konuşmalar, hoşa gidecek laflar…
Özgürlük, demokrasi…
Araya sıkıştırılmış, hak gaspları…
Aynısı ÖMK’de!
Öğretmeni, bir sürü sınavdan, mülakattan geçireceksin sonra da “Dur ben iyi seçememişim, gözümden kaçırmışım.” diyecek, öğretmeni yetersiz bulup, görevine son vereceksin.
Olacak iş mi?
Neden öğretmen?
O kadar meslek gurubu var, hiçbirinde böyle bir uygulama yok!
Kimse seni atadık ama sen yeterli misin, değil misin, demiyor.
Öğretmene gelince, elli tane kriter koyuyor; kritere uyup uymadığını kendinizce ölçmeye çalışıyorsunuz.
Öğretmene dokunma!
Öğretmenin gereğinden fazla çözüm bekleyen sorunu var, kendi derdi kendine yetiyor!
Öğretmenin çalışma koşulları cidden çok zor.
Dışarıdan göründüğü gibi hiç değil.
Kırk, kırk beş kişilik sınıflarda ders anlatmaya çalışıyor…
Velilerin baskısı haddini aşmış durumda, öğretmeni veliler yönetir olmuş.
İdarenin başarı beklentisi dersen, o ayrı bir sorun…
CİMER şikâyetleri, demokrasinin kılıcı gibi…
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de meclisten geçirilmek istenen ÖMK!
Kaşıkla verip, kepçeyle geri almak, buna denir.
Bir sürü mesleki yeterlilik kriterleri gündemde…
Zorlaştırılmak istenen atama süreçleri…
Sırat köprüsünden geçmek daha kolay sanki…
Öğretmenleri rahat bırakın!
Bu kadar baskı çok fazla!
Öğretmenler bu şartlarda görev yapmazlar.
Şikâyetler çığ gibi…
Kafasına esen öğretmeni şikâyet ediyor.
Neymiş, öğretmen çocuğuna notu az vermiş.
İyi de bırakın öğretmen, öğrenciye not verme hakkını kullansın.
Olmadı, notları da veli versin, dersi de veli anlatsın!
“Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” diyen bir anlayıştan, Öğretmenler, biz ne dersek, onu yapacaksın!” diyen bir anlayışa geldik.
Bu anlayış, eğitimi bitme noktasına getirdi.
Eğitim resmen çöktü.
İşin kötüsü son yirmi yıldır, bitmeyen bir eğitim reform süreci var.
Her dönem eğitimle ilgili bir şeyler gündeme gelir, konuşulur, alınan kararlar yasalaşır; kısa bir süre geçer, hiç bunlar olmamış gibi, yeniden gündem oluşur, konuşulur; konuşulanlar yasalaşır, sonra bir daha…
Sonuç, elde var sıfır…
Ne oldu?
Siz sorunun çözümünü olmadık yerde ararsanız sonuç hiç değişmez.
Yeni müfredatmış, yüz yılın maarif modeliymiş…
Geçin bunları…
“Kötü öğretmen, kötü öğrenci, kötü veli yoktur, kötü eğitim sistemi vardır.”
Öğretmenden ne istiyorsunuz?
Öğretmene dokunma!

Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku

BİR LGS DAHA GEÇTİ

BİR LGS DAHA GEÇTİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Milli Eğitim Bakanlığının, “Sınavları kaldıracağız!” demesine karşın bir LGS daha geldi geçti.
Sınava girenlerin kimi sevindi, kimi üzüldü.
Anlaşılan odur ki, bu ülkede çocuklar daha çok sevinip, üzülecekler…
Oyun çağındaki çocukları, yarış atı gibi sınava sokmaya, üzmeye hiç kimsenin hakkı yok!
Yazıktır! Günahtır!
Bu çocukların hiç birisi çocukluğunu yaşayamıyor.
Varsa yoksa sınav…
Ortaokula adım atar atmaz başlıyor sınav kaygısı, LGS’ye girene kadar devam ediyor.
Etüt merkezine gitmeler, özel dersler almalar…
Okulda düzenli yapılan deneme sınavları…
Sınavda başarılı olmak için gece gündüz ders çalışmalar…
Ailenin, okulun, öğretmenin, arkadaşlarının, çocuğun üstündeki baskısını hiç dile getirmiyorum.
5. sınıf, 6. Sınıf, 7. Sınıf, 8. sınıf…
4 yıl süren işkence…
Bu çocuklar, bu işkenceye maruz kalıyor; sonrada bu çocukların sağlıklı kaldıklarını var sayıyoruz.
Büyük bir travmadır.
Hiçbir çocuk böyle bir travmadan yara almadan kurtulamaz.
Anlayacağınız çocuklarımız, çok büyük travmalar yaşıyorlar…
Bunu böyle bilin!
Diyoruz ya: Sınavlar kalksın, çocuklar yeteneklerine göre tercihlerini yapsınlar, sevebilecekleri okullarda okusunlar…
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi…
Çocukların hepsini sınava sokuyor, hepsinin de başarılı olmasını bekliyoruz.
“Sınavlar kalkacak!” deniyor, daha kapsamlı ve daha zor sınavlar çocukların karşısına çıkıyor.
Her yeni sınav eskisini aratıyor.
Ve her sınav temel derslerdeki başarıyı ölçmek için yapılıyor.
Hatırlarsanız, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: “Okullarda ders sayısı çok fazla, ders sayısını azaltacağız.” demişti.
Umutla, derslerin azalacağı beklenmiş, umutlar hüsrana dönüşmüştü.
Garip bir ülkeyiz.
Sorunları çözmekten çok uzağız.
Havanda su dövüyoruz.
Sorunlar çok büyük, öyle he denince çözülebilecek sorunlar hiç değil.
Öğrencinin yeteneğine göre eğitim verelim, deniyor; çocuk, yeteneğine göre bir meslek seçiyor, okuyor, okuldan mezun oluyor, iş bulamıyor.
Fen edebiyat, mühendislik, spor, müzik, resim alanından mezun olanların çoğu boş geziyor.
İş yok birçok meslek alanında…
İyi eğitim almak, alanında iyi olmak fayda etmiyor…
Her mezun olan işsizler ordusuna ekleniyor.
Sorun kişiyi yeteneklerine göre yönlendirme meselesi değil, mesele; öğrenciyi yönlendirdiğin alanda istihdam etme meselesi…
Bırakınız özel yetenek alanlarını, temel bilgi alanlarında bile istihdam sorunu var.
Ülkede gençler iş bulamıyor.
İş yok! Girne Casino Giriş
Dolayısı ile LGS illeti karabasan gibi öğrencilerin üstüne çökmüş durumda; çocuklar, iyi bir okula yerleşebilir miyim, derdinde…
Etüt merkezleri, özel dersler, özel okullar vb.
Gece gündüz ders…
Dersten başka bir hayatları yok!
Aileler için durum daha da vahim!
Çocuğunun iyi bir okulu kazanabilmesi için maddi imkanlarını sonuna kadar zorlamakta, ciddi paralar harcamakta…
Bu ülkede, eğitim hakkı temel hak; tüm çocuklar, parasız eğitim hakkından yararlanır, dense de eğitime ciddi paralar harcanıyor.
Parası olmayan çocuğunu okutamıyor!
Sınav, sınav, sınav…
Sonuç değişmiyor, LGS duvar gibi çocuğun karşında Girne Casino
duruyor.
Bu sınavlar kalkmadıkça, çocuklar her türlü psikolojik yara almaya devam edecekler.
Veli için de öğrenci için de zor bir durum.
Veli, döktüğü paraya mı yansın; öğrenci, onca çaba, gayret sonucunda istediği başarıyı yakalamadığına mı üzülsün?
Sorun dağ gibi karşıda duruyor.
Çözüm bekliyor.
Bu koşullarda LGS sorunu çözülmez, çözülemez…
Meslek liseleri, özel yetenek liseleri ve teşvikler…
Öğrenciler, farklı alanlara yönlendirilebilir ve bu alanlara yönlendirilen öğrencilere, mezun olduklarında işe yerleştirilme teminatı verilebilir.
Böylelikle, belli liselere girebilme yarışı frenlenebilir.
Sonrası, sonraya kalsın…
Gündoğdu Yıldırım

Devamını Oku

ÖĞRETMENE ŞİDDET!

ÖĞRETMENE ŞİDDET!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Öğretmen her türlü aşağılanmanın, horlanmanın, ötekileştirmenin, basitleştirmenin, sıradanlaştırmanın en büyük mağduru…
Yıllardır da bu hep böyle…
Kimsenin de buna dur dediği yok.
Hani bir şeyi toplumun nezdinde değersizleştirirsin de o şeyin toplumda değeri kalmaz ya!
Öğretmenlik de aynen öyle…
Değersizleşti.
Dolayısı ile değersizleşen öğretmenlik her türlü şiddete maruz kaldı.
Bırakın öğretmenin her türlü şiddete maruz kalmasını, canına kastedildi.
Bir değil, iki değil…
En son bir okul müdürü yabancı uyruklu bir öğrenci tarafından öldürüldü.
Canı sıkılan öğretmene saldırıyor!
Öğretmen şamar oğlanı…
İnanın öyle…
Olacak iş değil!
Toplumun en saygını olması gereken öğretmenin can güvenliği yok.
Şiddet mağduru…
Psikolojik şiddeti hiç demiyorum.
Psikolojik şiddet sıradanlaştı.
Daha doğrusu normalleşti.
Okul müdürüne söylerim, milli eğitime şikâyet ederim, CİMER’e yazarım…
Velinin hoşuna gitmeyen her şey şikâyet konusu…
Öğrencinin eve taşıdığı her sorun, öğretmenin hesap vermesi gereken bir mesele…
Öğretmeni ezmek en kolay…
Öğretmenin her yaptığı, ettiği suç…
Toplumda böyle bir algı var.
Bu algı azalacağı yerde her geçen gün daha da artıyor.
Kafası esen öğretmeni şikâyet ediyor.
Kafası esen öğretmene şiddet uyguluyor.
Yetmiyor, öğretmenin canını alıyor.
Öğretmenin yasal bir güvencesi yok.
Velinin gönlü olsun diye, öğretmene soruşturma açılıyor, ceza veriliyor, görevden el çektiriliyor…
Öğretmen hedef tahtasında…
Öğretmen derdini anlatabilirse anlatsın, kendini aklayabilirse aklasın…
Hangi birisi ile uğraşsın öğretmen…
Son yıllarda devlet tarafından hayata geçirilen şikâyet hatları, öğretmene saldırı hatlarına dönüşmüş durumda…
Şikâyet eden edene…
Yüzlerce, binlerce öğretmen şikâyeti…
İncir çekirdeğini doldurmaz nedenler…
Neymiş, öğretmen sınıfta sesini yükseltmiş, çocuğun psikolojisi bozulmuş…
Öğrenciye söz hakkı vermemiş veya az vermiş.
Çocuk düşük not almış.
Aklınıza gelen gelmeyen bir sürü saçma sapan şeyler…
Boşuna demiyorum, bizde her şey şeklen diye…
Öğretmene bir sürü övgülü sözler inanın hep hikâye…
Neden öğretmen korunmaz, itibarı artırılmaz?
Neden meslek kanunu düzenlenerek, öğretmenin özlük ve ekonomik hakları iyileştirilmez?
Neden?
Psikolojik, fiziksel, ekonomik şiddet…
Her gün şiddet haberleri…
Yazık ya!
1 Milyon 100 bin öğretmen korunaksız, şiddete karşı güvencesiz…
Canı sıkılan okula geliyor, öğretmeni darp ediyor.
Darp etmek yetmiyor, vuruyor, öldürüyor.
“Bir şey olamazsan Öğretmen ol!” lafı boşa değil…
Toplumda en itibarsız meslek öğretmenlik…
Değeri yok!
Her geçen günde değersizleştiriliyor.
Toplumun temel taşı eğitim ve bu işi yapanlar da öğretmenler…
Öğretmenlik kutsal olmanın da ötesinde…
Bir ülke meselesi…
O nedenle…
Biran önce Öğretmen Meslek Kanunu yeniden düzenlenmeli ve öğretmenin gerçek manada itibarı yükseltilmelidir.
Öğretmen, toplumda hak ettiği değeri görmelidir.
Öğretmen, “öğretmenim” diyebilmelidir.
Gündoğdu Yıldırım
ibrala.com

Devamını Oku

YAŞAM VE ÖLÜM

YAŞAM VE ÖLÜM
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi var derlerdi de işin doğrusu bu söz bana hep hikâye gelirdi.
Hiç de hikâye değilmiş.
Bayram öncesi, şehirlerarası yolculuk esnasında geçirdiğim trafik kazası bu sözün hiç de hikâye olmadığını bana öğretmiş oldu.
Yaşam ile ölüm arasındaki o ince çizgide gittim, geldim.
Her şey anlar içinde oldu, bitti.
Neyse ki kazayı maddi hasarla atlattım.
İnsan, ölümle yaşam arasında gidip geldiğinde yaşamla, ölüm arasında ince bir çizginin ne demek olduğunu anlıyor.
İnce bir çizgi…
Yaşam ve ölüm!
Ölüm ve yaşam!
Araf…
“Bin nasihatten bir musibet yeğdir.”
Nasihat para etmiyor, illa deneme yanılma yöntemi ile öğreneceğiz.
Ve ders alacağız…
İnsanlar için ölüm sondur.
Hani “Her insan ölümü tadacaktır.” denir ya…
Bu dünyadan göçüp gitmişler düşünüldüğünde, ölümün ne kadar sıradan ve kaçınılmaz son olduğu anlaşılır.
Binler, milyonlar, milyarlar…
Daha fazlası…
Göçüp gitmiş bu dünyadan…
Aslında her insan tek rakamı ifade eder.
Bir…
Yoktur ötesi…
Hafta sonu Portakal Festivaline katılmak için Adana’ya gittim.
Her yer insandı…
“İnsan seli” demek daha doğru olur.
Kalabalığın içinde, kendime atfettiğim anlam yerle yeksan oldu.
Sadece birdim.
Bu kadar…
Ne olur kendinize büyük anlamlar yüklemeyin…
Kendinizi dev aynasında görmeyin…
Yaşam ve Ölüm!
Ölüm davulla, zurnayla gelmiyor…
Ansızın, beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkıyor.
Ölüm hiç de uzak değil…
Her an her yerde…
Deneyimleyerek tescilledim.
Bir kez daha bilimin, bilginin, bilmenin ne kadar önemli ve değerli olduğunu idrak ettim.
“Bana bir şey olmaz!” demenin yanlış olduğunu, her an her şeyin olabileceğini, insanın başına her şeyin gelebileceğini bir fiil yaşadım.
Toplumlar, kendi varlıklarını sürdürebilmek için belli kurallar koyarlar ve toplumda yaşayan insanların bu kurallara uymasını isterler.
Hiçbir kural boşa değildir.
Bunu bilin!
Yaşamda kalmak sanki biraz da bizim irademize bağlı gibi…
Ne dersiniz…

Gündoğdu Yıldırım
ibrala.com

Devamını Oku

EĞİTİMDE ÇÖZÜM!

EĞİTİMDE ÇÖZÜM!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen hafta eğitim sisteminin ezberci olduğunu söylemiş, neden ezberci olduğunu örnekler vererek anlatmıştım.
İşin doğrusu eğitim sistemini anlatmaya da gerek yok.
Eğitimin ne durumda olduğu ortada…
Bilinmeyen bir mevzu değil…
İyi de iyi bir eğitim nasıl olmalıdır?
Öyle değil mi?
Evet!
Çözüm nedir?
Ne yapılırsa kaliteli bir eğitim ortaya çıkar?
İsterseniz size kısa ve net bir cevap vereyim!
Eğitim bilimsel olmalıdır!
Çözüm bu kadar basit!
Uzun uzun anlatmaya, nedenler, niçinler sıralamaya, örnekler vermeye gerek yok.
Türkçe, matematik, fen, ingilizce, din kültürü ve ahlak bilgisi…
Eğitici de değil öğretici de değil…
Bir sürü gereksiz ve boş bilgilerle dolu…
Bilimsel hiçbir değeri yok.
Karınca ile ağustos böceğinin hikâyesini hepiniz bilirsiniz.
Yıllarca Türkçe kitaplarında okuma parçası olarak okutuldu.
Ağustos böceği saz çaldığı için yerden yere vuruldu, suçlu ilan edildi. Ağustos böceği neden mi suçlu ilan edildi?
Yazın sıcağında çalışmak yerine, ağacın gölgesinde saz çaldığı için.
Bilinçaltına müzikle uğraşanların ya da müzikle uğraşmanın iyi bir şey olmadığı algısı yerleştirildi.
Adeta müzik aşağılandı.
Müzik ve müzikle uğraşanlar suçlu ilan edildi.
Sosyal bilgiler, Hayat bilgisi ve Türkçe derslerinde kadınlar, evin hanımı, erkekler evin reisi olarak gösterildi.
Kadının toplumdaki yeri, “kocasının evidir” dendi.
Matematik kitabı, soyut kavramlarla doludur.
Fen bilgisi, bilimden, deneyden, gözlemden çok uzaktır.
İngilizce öğretiminde doğru bir yol bulunamamıştır.
İngilizce öğrenemeyen tek ülke olarak tarihe geçmişizdir.
“Bilim değil ilim” denilerek tüm derslerin temeline din yerleştirildi.
Eğitim; kişide istendik davranışlar meydana getirme işidir.
İnsanı, yaşamı, doğayı bilimsel temellerde öğretmektir.
Kısacası; çocuğu yaşama hazırlamaktır.
Öğrenileni, davranışa dönüştürmek…
İyi bir birey yetiştirmek…
Ne kadar iyi eğitim o kadar kalite…
Önce eğitim!
Eğitim ve öğretim bir bütündür.
Eğitim olmadan öğretim olmaz…
İyi bir eğitim, bilimsel olandır.
Bilimi rehber edinendir.
Bilimsel eğitimin yolu çok kitap okumadan geçer.
Çocuklara bol bol kitap okutulmalıdır.
Finlandiya’daki eğitim sistemi dünyanın en iyi eğitim sistemidir; çünkü hem bilimsel hem demokratiktir.
Bilimsel ve demokratik olmayan eğitim sistemleri başarılı olamaz.
Eğitim sistemleri, bilimsel, demokratik aynı zamanda laik olmalıdır.
Eğitimde laiklik esastır…
İnanç ayrı eğitim ayrıdır!
İnançla, eğitimi birbirine karıştırmamak gerek…
Bilim okulda, maneviyat ailede olur.
Fazla söze hiç gerek yok.
Eğitimde de bilim, bilim, bilim…

Gündoğdu Yıldırım
ibrala.com

Devamını Oku