12 Mayıs 2021 Çarşamba
Peygamber Efendimizin ‘ʻİşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz’’ buyurduğunu biliyor muydunuz? İslam dini hakka ve hukuka çok önem vermiştir. Peygamberimizin de sözünü okuyunca kul hakkının ne kadar önemli olduğunu öğreniyoruz.
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak kabul edilmiştir. Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de ilk kez 1923′te resmî olarak kutlanmıştır. 2008 Nisan’ında, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilmiştir. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.¹
Her yıl ‘ʻ1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’’ olarak kutlanıyor kutlanmasına ama bu bayramı kim kutluyor o da ayrı araştırılması gereken bir konu. Emekçinin alın teri siyasi emellere alet edilmemelidir.
İslam dininde zenginin de fakirin de işverenin de işçinin de yeri vardır. İslam, adalete çok önem vermiştir, bakın eşitlik demiyorum çünkü eşitlik her zaman adalet olmaz. Bir baba paylaşım yaparken zengin olan çocuğu ile fakir olan çocuğuna aynı miktarda yardım ederse bu eşitlik olur fakat adalet olmaz. Güçlü insanla zayıf insana kaldırması için ellişer kilo yük versek eşitlik olur ama adalet olmaz, zira zayıfa güçlü kadar yük verilmez. O halde eşitlikten ziyade adalete daha çok önem vermemiz gerekmez mi? Adalet önemli olmasa Sevgili Peygamberimiz (SAV): “Bir saat adalet ile yöneticilik yapmak, altmış sene nafile ibadet yapmaktan daha iyidir” der miydi?
Tabi herkes zengin olacak diye bir kural yok. Bir insan eline geçen her şeyi bir başkasına verirse o zaman işçi de bulunmaz, herkes ağa olur. “Sen ağa ben ağa bu inekleri kim sağa? ” derler. Herkesin general olduğu bir yerde askerin işini kim yapacak değil mi? Bu sebepten dünyada Rabbimizin yarattığı bir düzen vardır.
Rabbimiz:
‘ʻ(Ey Resulüm!) Rabbinin rahmetini (ve kullarına faziletini) kendileri (servet ve siyaset sahipleri) mi bölüştürüyorlar? (ki kendilerini işçi ve ücretlilerden ve halk kesiminden üstün görüyorlardı.) Halbuki dünya hayatında insanların geçimlerini (ve kazanç biçimlerini) Biz taksim (ve takdir) ettik ve birbirlerini işçi tutup çalıştırabilsin ve (böylece nizâm-ı âlem korunabilsin) diye, kimini kimine (servet, kuvvet ve kabiliyet yönünden) derece derece üstün kıldık. (Eğer bilseler) Rabbinin rahmet (ve mükâfatı, o servet ve sermaye sahiplerinin; işçilerin, hizmetlilerinin ve fakirlerin hakkını keserek) biriktirdikleri şeylerden çok daha hayırlıdır.’’ (Zuhruf 32)² buyurarak bu hikmete işaret buyuruyor.
Yani kimi kulları kimini çalıştırsın da böylece hayat devam etsin diye herkesi zengin etmediğini bildiriyor. Başka bir ayette de:
“De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Al-i İmran 26)³
‘ʻSadakalar (zekât gelirleri) ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, âzat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.’’ (Tevbe 60)⁴
Sonuç olarak, Müslümanlar olarak Rabbimizin adaletine şüphesiz inandık, iman ettik. ‘ʻİşçi Bayramı’’ olmasa bile şüphesiz hakkı gözeten Yüce Yarlığayıcımızın şaşmaz adaleti vardır. Bize düşen görev, işverensek işçinin hakkını hakkıyla verelim. Yok, işverenin yanında işçiysek hakkıyla çalışalım. Kimsenin hakkı kimsede kalmasın. Kimsenin hakkı kimsede kalmaz.
Sevgi ve saygılarımla.
Hüseyin KAPLAN
ibrala.com