04 Aralık 2024 Çarşamba
Kafeterya, lokanta ve çay bahçesi gibi yerlere, genelde sevdiklerimizle güzel vakit geçirmek, dinlenmek, eğlenmek, ortam değiştirmek veya bazen de mecburen yeme içme ihtiyacımızı karşılamak için gideriz.
Hemen herkes ortak mekanları aynı amaçla kullanır. Ancak amaç aynı olmasına rağmen, gidilen mekanda başkalarını rahatsız etmek neden?
Güzel bir kahvaltı masasında en sevdiklerinizle oturuyorsunuz. Ancak arka masada oturanlar sandalyesini sizin masanıza öyle bir yaklaştırmış ki rahat edemiyorsunuz. “Ne yapsam, uyarsam mı?” derken arkaya bir bakış fırlattım. Arkadaki kişi durumu fark edip arkadaşını uyardı. Kısmen de olsa bana alan açtılar. Dip dibe oturunca, haliyle konuşulanları duymak kaçınılmazdı. Onları bilmem ama bu durum benim için rahatsız ediciydi.
Kahvaltımıza devam ederken, karşı masada oturan bir grup genç, ara ara içinde bulunduğumuz mekanın her yerinden duyulacak kahkahalar atmaya başladı. Bakış atmak yetersizdi. Şen kahkahalar, biz çıkana kadar devam etti.
Bunlar yaşanırken, acaba mekanın sahibi ya da çalışanlar uyarsa diye düşündüm . O da olmazdı; müşteri veli nimetti, sonuçta.
Aradan biraz zaman geçince kahve içmek için başka bir mekana geçtim. Burası, daha önceden bildiğim ve sevdiğim bir mekandı. Soğuk kış gününde, güneş alan teras tarzı bir bölümü olan bir yerdi. Kendime aydınlık bir masa seçmiştim. Oturur oturmaz, arkada iki masayı birleştirmiş, kalabalık bir grup fark ettim. Fark etmemek imkansızdı. Ortada ders anlatır tarzda, genç bir kadın bağıra çağıra bir şeyler anlatıyordu. Etrafında bulunanlar söze karışınca, gerisini siz düşünün. Seçtiğim masadan kalkıp, anlattığım gruptan en uzak köşeye oturup hızlıca kahvemi içip kalktım.
Sıra akşam yemeğine gelmişti. Acaba beni ne bekliyordu? Uzun uzadıya anlatmayacağım; bu sefer de üç aşağı beş yukarı durum aynıydı. Yanımızdakilerle konuşurken, etrafın bizi duyacağını unutuyoruz. Dinlenmek, huzur bulmak için gittiğimiz yerlerden, çoğu zaman stres yüklenip dönüyoruz.
Gürültü sorunu hep vardı toplumumuzda ve her zaman dikkatimi çekiyordu. Bunu hep düşünmüşümdür. Bu bazen bir kafeteryada, bazen otobüste, dolmuşta, bazen de apartmanda üst komşudan gelirdi. Ne zamana kadar devam eder, bilemiyorum.
Elbette bu bir ülke sorunu değil ama modern olamayan toplumların ortak sorunu bence. Saygısızlığın göstergesi saygı yoksa, sorgulanmalı.
Ne yapmalı? Yüksek sesle konuşmayın tabelası mı asmalı? Hastanelerdeki gibi sus işareti yapan resimler mi asmalı? Yoksa sırf etrafını rahatsız edenleri uyaran biri mi olmalı? Açıkcası bilemedim.
Saygı, sadece saygı, yine saygı diyorum.
Muazzez Toğrul