08 Eylül 2020 Salı
Pandemi (Corona Virüs) nedeniyle ortaokul ve liselerin 16 Mart’ta bir hafta tatil edilmesinin ardından, bir hafta uzaktan eğitimle devam edileceği açıklanmıştı. Daha sonraki süreçte ise önce bir ay daha sonra da pandeminin büyümesi ile tüm dünyada olduğu gibi eğitim öğretim sezonu sonlandırılmıştı. Yaşanılan bu süreçte Milli Eğitim Bakanlığı altyapısı sağlam bir şekilde oluşturulan EBA ile öğrencilerin eğitim öğretimden kopmamasını sağlamaya çalıştı. Bu süreçte yapılması gereken en önemli olayı yapmış oldu. Fakat öğrenciler ilk haftalarda heyecanla uzaktan eğitime dahil oldular. Fakat geçen her gün uzaktan eğitime olan ilgiyi azalttı. Okulda 6 ila 8 ders gören öğrenciler günlük 1 veya 2 saate sıkışan derslere tepki gösterip o zaman okulda fazla ders görüyoruz demeye başladılar. Buna devlette görev yapan öğretmen arkadaşlarımız bu zorlu dönemde öğrencilerine ulaşıp elinden geleni yapmaya çalıştılar. Çünkü devletimizden aldıkları maaşın karşılığını vermeye çalıştılar.
Özel okullar ve kurslar ayrıca burada görev yapan öğretmen arkadaşlar bu süreçte berberler, kıraathaneler kadar zorlu süreç geçirdi. Çünkü kurumların ayakta kalması bu çarkın dönmesi gerekiyordu. Çoğu kurum Mart ayı itibariyle öğretmenleri ücretsiz izne çıkardı. Ücretsiz izin demek maaş alamamak demekti. Bir ay alınamayacak maaş belki insanların bir yılını etkileyecekti ki bir ay değil marttan beri maaş alamayan insanlar oldu. Veliler ise kurumların kapalı olmasından dolayı aidat ödemek istemediler. Fakat bir gerçek vardı ki kurumlar Zoom, Skype, whatsapp dahil öğrencilerle sürekli canlı ders yaptı. Online sınavlarla sürekli öğrenciler test edildi. İnternet kullanım oranı bu süreçte ülkemizde normal dönemlere göre yaklaşık üç kat arttı. İnterneti kullanılabilen öğrenciler şanslı bu imkanı olmayanlar ise şanssız gruptu. Eğitimde eşitlik ilkesi tam olarak uygulanamıyordu.
Sınav süreci yaklaştığında sınav yapılsın mı yapılmasın mı tartışması başladı. Haziranda olacak sınav önce temmuza ötelendi. Sınava iki ay kala tekrar hazirana çekildi. Öğrenciler bilgi hastalık ve heyecan yanında bir de psikolojik çıkmazlara dahil oldu. Akıllara rahmetli Kemal Sunal’ın Hızır İdi Yunus İdi filmini getirdi.
Ortaokuldan liselere geçiş sınavı(LGS) ilk olarak yapıldı. Öğrencilerde ortak kanı Türkçe zordu demeleriydi. Verebildiğimiz tek cevap kitabı az okuyorsunuz oldu. Bu klasik ve basit bir cevaptı.
YKS’ye ( TYT-AYT) giren öğrencilerde de Türkçenin zor olması ortak görüşlerden biriydi. Cevabımız yine aynı oldu. Kimse kitap okutmayı nasıl sevdirebiliriz, neler yapmalıyız ki öğrencilere kitap bilincini aşılayalım demedi, demiyor da.
Şu an ki gündem ile okullar açılacak mı açılmayacak mı? Öncelikle 17 Ağustosta telafi programları yapılacak okullar açılacak, sonra telafi programı yok 31 Ağustosta tamamen açılacak. Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Hanım, burada hastalık hat safhada okullar bu yıl açılmaz, Sayın Bakanımızın dünkü açıklaması 31 Ağustos’ta okullar açılmayabilir şeklindeydi. Yani Hızır İdi Yunus İdi filmini izlemeye devam ediyoruz.
Hastalığın bu derece yoğunlaştığı dönemde sırf özel okullar için tarih verilmesi şahsımca bir yanıltmacadır. Özel okullar ve kurslara destek verilmezse de ilerleyen süreçte kanayan yara kangren şekline dönüşecektir.
Bir an önce bu illetten gereken kurallara uyarak kurtulmamız gerekiyor. Önce sağlık diyerek tekrar neşeyle, özveriyle, başarıyla, sevgiyle yapılan yüzyüze öğretime dönmek en büyük dileğimizdir.
SAYGIYLA….
Şenol Erkan
İbrala.com