casibom jojobet giriş jojobet Casibom holiganbet giriş casibom giriş Casibom casibom casibom giriş CASİBOM holiganbet Casibom Giriş casibom casibom güncel giriş casibom güncel Casibom Casibom holiganbet holiganbet casibom güncel giriş
h Dolar 35,2999 % 0.28
h Euro 36,7545 % 0.28
h Çeyrek Altın 4.832,00 %0,12
h BIST100 9.846,39 %1,80
a İmsak Vakti 02:00
Karaman
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
KARAMAN HABER
KARAMAN HABER
Şenol ERKAN

Şenol ERKAN

08 Eylül 2020 Salı

Eskide Hayat Varmış

Eskide Hayat Varmış
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Eskide Hayat Varmış
Herkes içinde bulunduğu memnuniyetsizlikten dolayı eskiye bir ozlem duyar.Ah çocukluğum,ah gençliğim ah okul yıllarım vb. Günümüzde eskiye özlem duymayalim da ne yapalım ? İşte özlemimizin bir kısmı :

Virüs yoktu,dezenfekte ,kolonya yoktu. maske de zorunlu degildi. Kolonya bayramdan bayrama dökülürdü.Herkes pislik içinde oynasa da mutluydu yürekleri gibi tertemizdi.
*Kredi kartı nedir bilmezdik O yıllar O yüzden bakkala falan borç yazdırırdık. Bakkallar süpermarket olmadığı için bizim en büyük mağazalarımız neselerimizdi.
Öğretmenler saygı görürdü. Ana baba gelip höt zöt edemezdi… Öğretmenlerden gizli sigara içmek cesaretti ama, okul önünde uyşturucu satmak akla hayale bile gelmezdi!…
*Komşunun çocuklarını istediğin gibi öper koklar oynardın.. Kimse “ulan çocuğu taciz mi edecek” diye seni kollamazdı.
*Semtlere göre okul farkı yine vardı ama kimsenin anası babası “benim çocuğum onunla, bununla aynı sınıfta olamaz” diyemezdi.. Ayıptı, günahtı, gerçekten Allah’tan da kuldan da utanırdı insanlar.
* Sokaklar böyle boş ve ruhsuz değildi, herkes sokaklardaydı aksine kimse eve girmezdi, büyükler çay, kek, börek sohbete dalarken, çocuklar sokaklarda tipi tip, gazoz kapağı, misket, yakar top, çelik çomak, uzun eşşek, saklambaç oynar, gençler mahalle maçları yapardı.
* O zaman da televizyon vardı ama her evde bulunmazdı, siyah beyazdı herşey ama yaşamımız renkliydi. Böreğimizi, çekirdeğimizi alır Tv olan komşumuza sinemaya gider gibi giderdik.
* Herkesin televizyonu yoktu, filmler diziler kısıtlıydı ama bizim Teksas, Tommiks, Zagor, Mandreke gibi KOLLEKSİYONLARINI yaptığımız çizgi kahramanlarımız vardı.
* Ya komşuluk? Bayramlar da başkaydı, öyle seyahatler, tatil vs yoktu. Ayırım, ötekileştirme, öteleme yoktu. Gayrı müslim komşularımızla bayramlarımızı ve bayramlarını beraber kutlardık.
* Sabah evden çıkar akşama kadar sokakta oyun oynar, komşu evinden su içer, yemek yer yine oyuna koşardık. Şimdi iki çocuğum var bırakın sokakta oynatmayı kapımın önündeki bahçemizde bile tek başına bırakıp da oynatamıyoruz
* Aynen anlatıldığı gibi gelecek korkumuz yoktu. kin, nefret nedir bilmezdim. öteki, beriki bilmezdik evet eski TÜRKİYE çooooook güzeldi
* Acılarımızı paylaşırdık, ya bana birşey olursa diye bu kadar dertlenmezdik, birimizde cenaze olsa yasını bütün sokak tutardık.
* Sevmek öyle kolay değildi, aşk emek isterdi, yürek isterdi, öyle üç günlük aşklar yoktu, yıllarca içinden sever ama söylemeye korkardın, sevdin mi adam gibi severdin.
* Komsu kızları komsu erkek çocuklarına emanetti. Çocuklar oynarken gece 22.00 23.00′ lere kadar anne baba bahçelerde komşularla oturur bizler oynardık ama hiç kimse kimseye kötü gözle bakmazdı.
* Komsu Ayse abla hadi yavrum bana 2 ekmek alıver dese, sorgulamadan, düşünmeden gidiyordun.
İnsanlar insandı, adamlar adam, komşular komşu, hüzünler ve sevinçler ortaktı, yaşamda bir tat vardı.
Kısacası yaşamaktan da zevk alırdık, mücadele etmekten de … Saygiyla

Şenol Erkan
ibrala.com

Devamını Oku

Pandemi Sürecinde Eğitim Öğretim

Pandemi Sürecinde Eğitim Öğretim
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Pandemi (Corona Virüs) nedeniyle ortaokul ve liselerin 16 Mart’ta bir hafta tatil edilmesinin ardından, bir hafta uzaktan eğitimle devam edileceği açıklanmıştı. Daha sonraki süreçte ise önce bir ay daha sonra da pandeminin büyümesi ile tüm dünyada olduğu gibi eğitim öğretim sezonu sonlandırılmıştı. Yaşanılan bu süreçte Milli Eğitim Bakanlığı altyapısı sağlam bir şekilde oluşturulan EBA ile öğrencilerin eğitim öğretimden kopmamasını sağlamaya çalıştı. Bu süreçte yapılması gereken en önemli olayı yapmış oldu. Fakat öğrenciler ilk haftalarda heyecanla uzaktan eğitime dahil oldular. Fakat geçen her gün uzaktan eğitime olan ilgiyi azalttı. Okulda 6 ila 8 ders gören öğrenciler günlük 1 veya 2 saate sıkışan derslere tepki gösterip o zaman okulda fazla ders görüyoruz demeye başladılar. Buna devlette görev yapan öğretmen arkadaşlarımız bu zorlu dönemde öğrencilerine ulaşıp elinden geleni yapmaya çalıştılar. Çünkü devletimizden aldıkları maaşın karşılığını vermeye çalıştılar.
Özel okullar ve kurslar ayrıca burada görev yapan öğretmen arkadaşlar bu süreçte berberler, kıraathaneler kadar zorlu süreç geçirdi. Çünkü kurumların ayakta kalması bu çarkın dönmesi gerekiyordu. Çoğu kurum Mart ayı itibariyle öğretmenleri ücretsiz izne çıkardı. Ücretsiz izin demek maaş alamamak demekti. Bir ay alınamayacak maaş belki insanların bir yılını etkileyecekti ki bir ay değil marttan beri maaş alamayan insanlar oldu. Veliler ise kurumların kapalı olmasından dolayı aidat ödemek istemediler. Fakat bir gerçek vardı ki kurumlar Zoom, Skype, whatsapp dahil öğrencilerle sürekli canlı ders yaptı. Online sınavlarla sürekli öğrenciler test edildi. İnternet kullanım oranı bu süreçte ülkemizde normal dönemlere göre yaklaşık üç kat arttı. İnterneti kullanılabilen öğrenciler şanslı bu imkanı olmayanlar ise şanssız gruptu. Eğitimde eşitlik ilkesi tam olarak uygulanamıyordu.
Sınav süreci yaklaştığında sınav yapılsın mı yapılmasın mı tartışması başladı. Haziranda olacak sınav önce temmuza ötelendi. Sınava iki ay kala tekrar hazirana çekildi. Öğrenciler bilgi hastalık ve heyecan yanında bir de psikolojik çıkmazlara dahil oldu. Akıllara rahmetli Kemal Sunal’ın Hızır İdi Yunus İdi filmini getirdi.
Ortaokuldan liselere geçiş sınavı(LGS) ilk olarak yapıldı. Öğrencilerde ortak kanı Türkçe zordu demeleriydi. Verebildiğimiz tek cevap kitabı az okuyorsunuz oldu. Bu klasik ve basit bir cevaptı.
YKS’ye ( TYT-AYT) giren öğrencilerde de Türkçenin zor olması ortak görüşlerden biriydi. Cevabımız yine aynı oldu. Kimse kitap okutmayı nasıl sevdirebiliriz, neler yapmalıyız ki öğrencilere kitap bilincini aşılayalım demedi, demiyor da.
Şu an ki gündem ile okullar açılacak mı açılmayacak mı? Öncelikle 17 Ağustosta telafi programları yapılacak okullar açılacak, sonra telafi programı yok 31 Ağustosta tamamen açılacak. Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Hanım, burada hastalık hat safhada okullar bu yıl açılmaz, Sayın Bakanımızın dünkü açıklaması 31 Ağustos’ta okullar açılmayabilir şeklindeydi. Yani Hızır İdi Yunus İdi filmini izlemeye devam ediyoruz.
Hastalığın bu derece yoğunlaştığı dönemde sırf özel okullar için tarih verilmesi şahsımca bir yanıltmacadır. Özel okullar ve kurslara destek verilmezse de ilerleyen süreçte kanayan yara kangren şekline dönüşecektir.
Bir an önce bu illetten gereken kurallara uyarak kurtulmamız gerekiyor. Önce sağlık diyerek tekrar neşeyle, özveriyle, başarıyla, sevgiyle yapılan yüzyüze öğretime dönmek en büyük dileğimizdir.
SAYGIYLA….
Şenol Erkan
İbrala.com

Devamını Oku

Eğitim Öğretim

Eğitim Öğretim
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eğitim Öğretim

Kıymetli Okuyucular,Covid-19 ile başlayan ruhsal bozuntu sıçrayarak ekonomi ve eğitim alanında da derin izler bırakmaya devam ediyor. Mart ayının ortası ile başlayan okula gitme yasağı şiddetli artışlardan dolayı önce 15 gün daha sonra da 1 ay ertelenerek Mayıs ayının ilk haftalarında ötelendi. Fakat eğitimciler olarak öngörümüz şu ki bu dönemin tamamen bittiğidir.

Sağlık, insanoğlunun en büyük servetidir lakin bu sancılı süreç atlatılıp normal hayata dönüldükten sonra bizi daha zorlu sürecin beklediğini herkes çok iyi biliyor. Haziran ayında ortaokuldan liselere geçiş sınavı (LGS), temmuz ayında ise üniversite sınavı var. Bu sınava ne öğrenciler ne öğretmenler ne veliler ne de okullar hazır.

Uzaktan eğitimle gerek okullar gerek kurslar gerekse öğretmenler bir şekilde öğrencilere ulaşmaya çalışıyor. Buradaki amaç faydacılıktan çok öğrencilerin öğretimden kopmamalarıdır.uzaktan eğitim,bu dönemde bize bilgiye her yerden ulaşılabileceğini fakat sınıftaki atmosferin olamayacağını gösterdi. 15 yıllık öğretmenlik sürecimde Hüseyin Çelik, Nimet Baş, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz ve Ziya Selçuk öğretmen olmak üzere 6 milli Eğitim bakanımızı görmüş oldum. 6 bakanımız 6 farklı sistemi yerleştirmeye çalışırken hep bundan olumsuz etkilenen öğrencilerimiz evlatlarımız oldu. Pisa sıralamalarında istediğimiz yerlerde olamadık nedenlerini araştırmak yerine hep sistemi değiştirmek için mücadele ettik. Bu yaşanan son olumsuz olay bizi nereye nasıl götürecek bunu zaman gösterecek. Bir öğrenci okulda günde en az 6-7 ders görürken uzaktan eğitimle aldığı 2 ders acaba bu sistemi nasıl telafi edecek. Bu yılın nasıl tamamlanması gerekeceği eğitim uzmanlarının bir araya gelerek bunu bir sonuca bağlayıp bütün eğitim camiasının en az zararla atlatılması üzerinde sağlıklı görüş bildirmeleri herkesin en büyük beklentisidir.

Eski günlerimize çok özlem duyarak bir an önce bu belanin gitmesini, bu beladan aldığımız dersleri güzel günlerde uygulamak ümidiyle.

Devamını Oku

Doğanın İnsanla Mücadelesi

Doğanın İnsanla Mücadelesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Doğanın İnsanla Mücadelesi
Değerli okuyucular, ilk köşe yazımda çok daha güzel bir konuyla karşınızda olmayı isterdim, lakin tüm insanlığı ilgilendiren konuya duyarsız kalamadım.

Allahtan büyük, mikroptan küçük bir şeyin olmadığını; doğanın gücünün insan gücünden üstün olduğunu, ne kadar büyük güç olursan ol dünyayı bizim yönetemediğimizi , her kapıyı açabileceğini düşündüğümüz paranın aslında her kapıyı açamadığımızı , soyut değerlerin somut değerlerden üstün olduğunu 2 haftalık süreçte bize öğreten ‘’mikrobu’’ insanlık hiçbir zaman unutmayacaktır.
Bir anda hayatımıza giren, hayatımızı allak bullak eden koronavirüs insanlığa unutulan değerleri hatırlattı. Annenizin, babanızın kıymetini, evlatlarımızın kardeşlerimizin eğitimini özgür bir şekilde yaşamanın önemini, pazara markete gidip uzun uzun alışveriş yapmanın kıymetini ve en önemlisi temizliğin imandan geldiğini anımsattı.

Bu belki bize bir ders, belki bir öğüt belki de bir cezaydı. Ama en önemlisi eğitimin önemini ortaya çıkardı. Virüs gibi yayılan bir uçtan bir uca bütün dünyayı 2-3 aylık sürede etkisi altına alan bu vakayı en az kayıplarla atlatmak için evde kalmaya devam edelim.
Evde kalmanın çok kolay olmadığı bu süreçte (ekonomik) sevdiklerimiz için, çocuklarımız için, ailemiz için evde kalalım. Belki daha sonra ki süreçte her şeyimiz iyi olabilir fakat bir daha evde kalma şansımız olmayabilir.

Tekrar eski günlerimize her şeyden ders çıkararak en az kayıpla mutlu bir şekilde dönmek dileğiyle.

Eğitimci Yazar
Şenol ERKAN

Devamını Oku