07 Şubat 2020 Cuma
Bir dolapta bulunan evraklarımı karıştırırken, eskiden kullandığımız defter şeklindeki 32 sahifelik nüfuz cüzdanım yere düştü. O yıllar çabucak yıpranmasın diye yeni çıkan kalınca bir naylonla kaplattığım ve yeni nüfus cüzdanımı alıncaya kadar beni temsil ettiğinden her yere yanımda taşıdığım, kocaman ve en iyi yıllarımın anısını da taşıyan, şimdilerde ise artık çok gerilerde kalan o eski günleri tekrar hatırlayıp anma, o günleri hayalide olsa birazcık tekrar yaşamak arzusu ile kutsal bir şeymiş gibi hemen yerden alıp bir tarafa oturarak sayfalarını karıştırmaya başladım.
İlk yaprağını açtığımda, sayfanın sol yüzünde, kurşun kalemle yazılmış, ancak soluk bir hale geldiğinden artık zor okunan “No 28” rakamını gördüğümde, bundan tam 74 yıl önce 1940 yılında Aşağı Cami bitişiğindeki İbrala İlkokulu’nun öğretmenler odasını ve orada beni okula kaydeden Başöğretmen Sırrı Çömlekçinin; “Senin okul numaran 28. Sakın unutma”dediği günü hatırladım.
Sol sayfada ise, başta ortada kocaman harflerle T.C. ve ağzı sola dönük kırmızı renkli ay-yıldızı, solda yine başa doğru üzerinde kıymetli evrak yazılı 15 kuruşluk bir pul ile onların altında büyük harflerle NÜFUS HÜVİYET CÜZDANI ibaresi yazısının altında numara, fotoğraf yeri ve kırmızı harflerle “İş bu cüzdan otuz iki sayfadan ibarettir” yazısını okudum.
Cüzdanın ikinci yaprağının sol sayfasında Adı, Babasının adı, Anasının adı, Doğum yeri ve Doğum tarihi gibi bölümlere ayrılmış ve karşılıklarına gerekenler tam olarak yazılmışken, sayfanın en başında, bugünlerde yeni hüviyet cüzdanlarında olan soyadı yerine (eski yıllarda köyde demircilik yapan dedem Süleyman’a izafeten) Aile ismi, yani lakap ve şöhreti bölümüne de “Demirci Süleyman Oğulları” yazısı yani lakabım yazılmıştı.1956 yılında memuriyete girerken, bu ibareler o yıllarda köyde bulunan nüfus memuru tarafından iptal edilerek “Demir” olarak düzeltilip, resmi mühür ve imza edilerek düzeltilmişti.
Ayni sayfanın sağında Dini, Mezhebi, Meslek ve İçtimai Vaziyeti, Medeni Hali, Boy, Göz, Renk ve Vücutça Sakatlığı veya Noksanlığı ibarelerini okudum.
Üçüncü yaprağın solunda büyük harflerle NÜFUS KÜTÜĞÜNE YAZILI OLDUĞU YER başlığının altında Vilayeti, Kazası, Nahiyesi, Mahalle ve Köyü, Sokağı, Hane No. Cilt No ve Sahife Numaraları bölümleri olup, bunlarda gerektiğince doldurulmuştu. O sayfayı da çevirdiğimde, başta “Ne Suretle Verildiği”karşısında;“Doğumdan” ibaresini okudum. Bu bölümün altında ise:
İş bu nüfus cüzdanında adı ve hüviyeti yazılı olan Tevfik …… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak nüfus kütüğünde kayıtlıdır. Bu cüzdan İbrala Nüfus İdaresinden verilmiştir.29.9.934, resmi mühür ve Ali Kaya adı ile imza vardı.
Not: 1-Doğum tarihim 15.5.1932 olduğuna göre, cüzdanın iki yıl sonra tanzim edildiği anlaşılıyor.2-Adımın hemen yanındaki soyadı bölümü yukarıda da görüldüğü gibi boş bırakılmıştı.3-Kelimeleri hiç değiştirmeden oradaki yazıldığı gibi aldım.
Dördüncü yaprağa geldiğimizde, sayfanın sol kısmında soğuk damga ve pul mahalli, altında da 5 kuruşluk damga pulunun iki çizgiyle iptal edilmiş durumu ve üzerinde yine 29.9.934 tarihini, aynı yaprağı çevirdiğimde ise, artık çocukluğumun çok gerilerde kaldığını görüyordum..
Çünkü Yaprağın baş tarafında Medeni ve Şahsi Ahvalindeki Tebeddülat harflerinin altındaki bölümde; Hayriye ile evlidir. Akit 24.1.1952. Altında da Karaman Kazası ve o yıllarda köyde evlenme memurluğunu da üstlenen Hacı Bayram Mahallesi Muhtarı Ali Dik’e ait İmza ve resmi mühür. Beşinci sayfanın sol sayfasında ise, bu evliliğin yine O yıllardaki köyde bulunan nüfus memurluğunca da resmi mühür ve memur tarafından kayda alındığına dair hayatımın en önemli olaylarından biri olan evliliğimin tasdikini görüyorum.
Bundan sonra Yer değiştirme vakıalarının yazıldığı, İlk yoklama sütunu, Son yoklama sütünü, Muvazzaflık devrine ait sütunlar ile İhtiyata naklinden ihracına kadar cari muamelat gibi bir birini takip eden Askerliğimle ilgili bilgi ve belgeleri okudum Memuriyet yaptığım Ulukışla, Çumra, Konya, Kurtalan, Ermenek ve Karaman askerlik şubelerine ait “yoklaması yapılmıştır” imza ve mühürlerini gördüm ve oraların halkını, mesai arkadaşlarımı hatırladım.
Daha önceleri rahmetli babama ait kilitli sandıkta, ailenin diğer fertlerine ait nüfus cüzdanları arasında muhafaza ettiği ve Ziraat Okuluna giderken de babamın; “Bu cüzdan artık sende kalacak, iyi muhafaza et” diyerek bana teslim ettiği, yeni nüfus cüzdanları verilene kadar da bütün yaşamımı içine alan bu belgeyi ta baştan başlayarak sonuna kadar okurken o günleri sanki tekrar yaşayarak “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer”sözcüğünde olduğu gibi içimde o eski yılların özlemini duyup bazı olaylara gülümsemiş isem de, çoğunda hüzünlenerek boğazımda düğümlenen acı duygular oluştu ve ağladım,
Ailemin durumu sebebiyle ta çocukluk döneminden itibaren kendi hayatımı kazanmaya mecbur olduğum duygusu, diğer akranlarıma göre çok erken yaşlarda başlayan hayat mücadelem bir çocuğumu ve eşimi, zar zor geçimini sağlayan ailemin yanına bırakarak askere gidişim ve asker dönüşü memur oluncaya kadarki sürede, çaresiz ve parasız yaşadığım günler kısacası artık mazinin çok derinliklerinde kalan o hayatımın maddi ve manevi değerleri yarım saat içinde gözlerimin önünden bir sinema şeridi gibi geçtiler.
İlk memuriyet günlerinde çok az bir maaşla yaşadığımız yerlere alışmaya çalışırken, aileme peş peşe katılan çocuklarımız, bunların yetişip büyümesi sırasında olağanüstü çaba sarf eden ve bu sebeple sık sık hastalanmasına rağmen mütevazı evimize kendi bilgi ve becerisi ile benden çok daha fazla katkıda bulunan fedakâr eşimi, çocuklarımızın tahsilleri ve sonrada onların büyüdükten sonra birer birer yuvadan ayrılmalarını düşündüm.
Şu anda Allahıma sonsuz şükürler olsun ki, bugün çocuklarımın maddi yönden hiç birinin bana ihtiyaçları yok. En iyi yatırımın insana olan yatırım olduğunu az çok biliyordum ama şimdi arkama bakarak düşünüyorum da, çocuklarımın tahsili sırasında neden daha fazlasını düşünemedim ki’, pişmanlığını üstümden bir türlü atamıyorum. Neyse, sağlık olsun demekten başka çaremde yok artık
Yeni gençler bilmezler ama bizim zamanımızdaki nüfus cüzdanlarından bana ait olan cüzdanın öyküsünü anlattım sizlere. Hoşça kalın
Tevfik Demir
Konyadaki Yeşildereli