casibom jojobet giriş jojobet Casibom holiganbet giriş casibom giriş Casibom casibom casibom giriş CASİBOM holiganbet Casibom Giriş casibom casibom güncel giriş casibom güncel Casibom Casibom holiganbet holiganbet casibom güncel giriş
h Dolar 34,4465 % 0.3
h Euro 36,3032 % 0.3
h Çeyrek Altın 4.835,00 %0,20
h BIST100 9.389,62 %-0,33
a İmsak Vakti 05:56
Karaman 12°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
KARAMAN HABER
KARAMAN HABER
Suzan ÖZPEYNİRCİ

Suzan ÖZPEYNİRCİ

01 Mayıs 2021 Cumartesi

Karaman’da Ramazan anılarım…

Karaman’da Ramazan anılarım…
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Karaman'da Ramazan anılarım...
Karaman Çeltek Mahallesi , Zaviye sokağında çocukluğumuzun ramazan günleri çok güzel geçerdi. Evimizin balkonundan Karaman Kalesinde ki ramazan topu atılışını izlerdik. Sahurda davulcunun geçişini görmek için pencerede beklerdik.

İftara yakın hanımlar yemek hazırlığı yaparken evin erkekleri ellerinde iftarlık ile camiye giderler, Top atışı ile ayaküstü oruçlar açılır, namaz kılıp eve dönerlerdi. Oruç tutamayanlar oruçluların yanında hiçbir şey yemezlerdi. Ramazan ayı dışında da elimizde yiyecekle dışarı çıkmazdık, o yiyeceği alamayanlar olur diye.

Rahmetli babaannem üç aylarda oruç tutardı. (Recep, Şaban ,Ramazan aylarını tuttu).Son zamanlarında tutmasını istemezdik ama ısrarla tuttu.Tam yirmi yıl.(Biz çocuklarda tekne orucu tutardık. Arife günü tamgün oruçlu olurduk. Arife günü kurtlar kuşlar bile oruç tutar, derdi büyüklerimiz. ) Babaannem kendini caminin temizliğinden sorumlu tutardı. Ramazan ayında mahallenin hanımlarını çağırır kendi de gücü yettiğince yardım eder, camiyi bayrama hazırlardı. Babaannemin vefatından sonra o görevi annem üstlendi Son yıllara kadar .1800 lü yıllarda yapılan Karagöz camimiz son yıllarda onarıldı. Tarihi bir güzelliğe kavuştu.

Evlerde bayram hazırlığı yapılırdı.(temizlikvs.) evler temizlenir hayatlar, sokaklardaki duvarlar sıvanırdı. Zaten hergün ev ,hayatlar süpürüldükten sonra kapı önleri sulanır süprülürdü. Sokak tertemiz olurdu. Sokağımızdan akan ırmak pırıl pırıldı. O su ile bahçelerimiz sulanırdı . Hiçbir kirletici kullanılmazdı. Bayram hazırlıklarının en önemlisi çocuklara elbise idi. Manifaturacılardn alınan kumaşlar evde dikilir. Çocuklar çiçek gibi olurdu. Arife günü akşam ellerimize kına yakılır, sahurda yıkardık. Kimin kınası güzel tutmuş, kontrol ederdik.

Bizim sokakta kim fakir kim zengin bilmezdik. Herkesin bağı bahçesi vardı.Bizde yetişen üründen komşuya verirdik, onlarda farklı ürün varsa bize getirirdi. Özellikle sonbaharda kavunlar toplanınca tanıdık, eş ,dosta hediye edilirdi. Bayram sabahı bayram namazına giden evin erkekleri evden birer kap yemek götürürdü. Namazdan sonra camide kurulan sofrada o yemekleri yerlerdi. Camiden çıkınca sokağın en sonundaki evden başlayarak her evin kapısı çalınır kapıdan büyüklerin eli öpülür ,şeker ,klonya ve sigara(o zaman adetti)ikram edilirdi. Sonra evlerde ailece bayram yemeği yenilir ve akraba ziyaretlerine gidilirdi. Ailede büyük varsa tüm komşular önce o eve giderdi.

Bayramlarda tatile gidilmezdi. Hoş o zamanlar tatil yoktu. Ancak köylerde yaşayan büyükler akrabalar varsa onlara gidilirdi. Şimdi ise salgın nedeni ile evlerdeyiz . Biran önce salgının bitmesi ve hasretlerimize kavuşmak ümidiyle mutlu bayramlar.

Suzan Özpeynirci
ibrala.com

Devamını Oku

Karaman’da Çevre Gününün Ardından

Karaman’da Çevre Gününün Ardından
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Karaman'da Çevre Gününün ArdındanBir çevre gününü daha geride bıraktık. Çok şey söylendi, yazıldı. Programlar yapıldı. Gördük ki faydası yok. Hafta sonu pikniğe gidenler çevreyi korumadıkları gibi çöplerini de yerlere atıp gitmişler . Medyada bu haberleri görüp duydukça üzülüyoruz. Fakat ümitsiz değiliz. Öyle bir gençlik geliyor ki anne, baba ve çevresini sorgulayacak . Temiz hava , temiz su ,temiz çevre hakkımız diyecekler. Bir eğitimci olarak bu müjdeyi verebilirim. TEMA Eğitimi verdiğimiz öğrencilerden geri dönüşler alıyoruz. Tohum ekiyor, fidan dikiyorlar , yerde gördüğü çöpü alıp geri dönüşüm kutularına atıyorlar. Çocuklarımıza evde eğitim yerine doğada eğitim verilsin. Anaokulları sınıfların dışına çıkmalı. Şu üç aylık(Korona 19 ) salgınında evlere kapanınca doğanın önemini daha iyi anladık. Halkımızı doğaya ve çevreye duyarlı olmaya çağırıyoruz. Hayat doğaya sığar.

İlimiz Karaman da görülen çevre sorunlarını hepimiz biliyoruz. Düğün ve asker konvoyları çok gürültü yapıyor , havamızı kirletiyor, boşuna yakıt tüketiyorlar, küresel ısınmaya neden oluyorlar.
Yerlere atılan çekirdek kabukları, sigara izmaritleri görüntü kirliliği oluşturuyor.

Motosikletler aşırı hız ve ses yapıyor. Gürültü kirliliği ve kazalara sebep oluyorlar. Egzoz gazları havamızı kirletiyor.

Evlerin bahçelerinde halılar , sokaklarda arabalar hortumla yıkanıyor. Yıkanan halıların ilmekleri arasındaki nem kolay kolay kurumaz. Halı özelliğini yitirir. Halbuki halılarımızı ve arabamızı silerek , daha az su ile temizleyebiliriz. Yerel yönetimlerimizin bu konularda önlem almasını bekleriz.
Karamanlılar olarak biz de çevreye duyarlı olmalıyız.

Plastikleri ürünleri almayalım. Örnek,plastik süzgeç yerine metal, plastik saplı diş fırçası yerine ahşap saplı diş fırçası vb ürünler alalım . Yıllık 350 milyon ton plastik üretiliyor. %12 si geri dönüştürülüyor. Kalan plastikler çevre kirliliği yaratmaya devam ediyor. Talepte bulunmayalım. Talep edilmeyen ürün üretilmez. Bireysel önlemler önemli. Yerel ve ulusal önlemler de gerekli.
Her ilde çeşme suları içilebilmeli. Temiz su hakkımızı aramalıyız. Çeşmelerimizden içilebilecek kaliteli sular akarsa pet şişe kullanımını engellemiş oluruz. Çantamızda matara taşımalıyız.
Fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanılmalı. ( güneş ve rüzgar enerjisi) Fosil yakıt tüketimi sıfırlanmalı, fosil yakıtlar yeraltında kalsın. Bir sonraki çevre gününde birçok amaca ulaşılmış olur.
Dünyayı birlikte kurtaracağız. Çözüm özümüzde.

Suzan Özpeynirci
İbrala.com

Devamını Oku

Meşe Ağacı

Meşe Ağacı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Karaman Haber İbrala.com Meşe AgacıMeşenin hiçbir rekoru, sınırlayıcı özelliği yoktur. Eğer en uzun ağaç, en uzun yaşayan ağaç, en geniş, en hızlı veya en yavaş büyüyen ağaç değildir. Beş binden fazla farklı türü vardır. Bir meşenin kök kitlesi dal kitlesinin on katıdır. Bir yaz gününde meşenin gölgesi on kat daha serindir.

Ağaçtan türetilmiş isimler içinde en çok meşeye rastlanır. Hint Avrupa dillerinde en çok meşe ismi vardır . Tarihi Budha’ nın ismi hak meşe tohumlarından. amuni ‘’meşe ağacı insanların bilgesi’’ anlamına gelir.
Meşe ağacının dağılımına bakarsak, modern dünyayı biçimlendiren kentlerin ve kültürlerin bulunduğu yerlerde hep meşeler vardır. İnsanlar hep meşelerin olduğu yerlere yerleşmişlerdir. Onların odun ve meyvelerinden bir yaşam biçimi oluşmuştur. Meşe palamutları öğütülüp depolanıyordu.
Meşeler hiçbir aşırı özellik göstermediler. Belli bir yere sığınmadılar. Çok başarılılar , başarılı olmalarının tekbir nedeni yok. Bir canlının tek bir nedeni olursa yayılması kısıtlanır. Meşe ısrarcı, sıradan , çeşitli ve her çevreye uyum sağlayan bir ağaçtır.

Ilıman dünyanın birincil ağacı meşedir. İnsanlara meşeden fazla faydası olan bir ağaç yoktur. Ormancılığı insanlara meşe öğretmiştir. Meşe ağacında her zaman böcekler, solucanlar, kurtlar , kuşlar vardır. Ormanın diğer ağaçları meşeye yer verip geri çekiliyor. İnsanlar meşenin bütün parçalarını kullanıyorlar. Odununu, yapraklarını, palamutlarını, mazılarını, dallarını, gövdesindeki boşluklarını vs.

Meşeden asırlardır nasıl faydalandığımıza bakalım. Yarı ahşap evleryapılmış. Leonardo da Vinci ve diğer ressamlar resim yapmak için çizimlerini meşe ağacı mazılarından yapılan mürekkep ile yapmış. Mazıları ezerek pudra yapıyorlar ,göz hastalıklarında kullanıyorlar. Kabuklar yakıt olarak kullanılıyor, sepet yapılıyordu. Yapraklar tutuşturucu olarak kullanılırdı. Çocuklar palamutlar ile oyun oynuyor, genç kadınlar palamutları ipe dizerek süs eşyası yapıyorlardı,( kolye vb.) Meşe ağacının kabuğundan elde edilen tanen dericilikte kullanıldı. Deriyi besliyor ve koruyordu.
Vikingler gemilerini meşe ağacından yapmışlar. Denizleri meşeden yapılmış gemiler ile aşıyorlardı. Tunç çağında tabutlar, eski fıçılar, variller , küvetler, şarap şişesi tıpaları, trüf mantarı meşeden yapılmıştır.

Eski çağlarda insanlar meşe ağacını işleyen meslekler edinmişler. Yarı ahşap evler yapmışlar , deri tabaklama, odun kömürü yapma vb. Düşen palamut tohumları ile hayvanları beslemişler , meşe kömürü ile demir eritip cam işlemişler, pulluk mili yapmışlar, yer kaplamaları, dolaplar, mobilya, gemi omurgası yapmışlar. Mısır kıtlığı olduğu zamanlar meşe palamutları kurutulup dövülerek un ve ekmek yapılmış. Tunus’ ta meşe için ‘’yemek taşıyan ağaç ‘’ sözcüğünü kullanılırdı. İngilizler güçlü ve inançlı kişilere ‘’meşeden kalbi var’’ derler. Yunanlılara göre meşe Zeus ’un ağacıdır. Anıtkabir ‘deki meşe dalı Türk zaferlerini temsil etmektedir. Günümüzde birçok ülkede meşe unundan yapılan kek, pasta ,köfte tarifleri vardır . Çünkü eski insanlar meşe tohumlarından, çok çeşitli yiyecekler üretmişler Meşe tohumları hayvan yemi olarak kullanılmış. Ala kargalar bu tohumları kışlık besin olarak saklarlar.

Kargalar kışın bulduğu meşe tohumlarını yer, kalanlar bahara fidan olarak çoğalır. Meşe ağacının boşlukları posta kutusu olarak kullanılmış. Meşeler sınır işareti olarak kullanılmışlar. Savaşlarda sık yapraklı meşe dalları askerlerin saklanma yeri olmuş.
Çatalhöyüklüler temel gıda maddesi olarak palamutu en son kullanan kültürdür. Yerleşik insan yaşamı için gerekli bütün malzemeler meşe ağacından yapılıyordu. Bugün dahi insanlar mobilya, paketleme paletleri, demiryolu seletleri, yer döşemesi, tahta kaplama,ahşap çerçeve, lapa malzemesi, yakacak odun ,odun kömürü olarak kullanılıyor.
‘’Ağaç maceracı bir tüccar gibidir, ölmeden önce değerini bilemezsiniz.’’ JOHN EVELYN

Suzan Özpeynirci

Devamını Oku

İnsan ve Çevre Bilinci

İnsan ve Çevre Bilinci
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli okurlarımız, içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı nedeni ile sizlerle kitabımız Kur’an-ı Kerim de geçen çevre, doğa, ekoloji konularını paylaşmak istedim.

• Yaşadığımız dünyamız ve çevremiz, Allah’ın bize en değerli emanetidir. Dünyamız, tüm insanlığın ortak mirasıdır. Hiç kimse, param var istediğim gibi yaşarım lüksüne sahip değildir. Çevremiz ve tabiat, malları yağmalanan bir mağaza değildir. İstediğim kadar harcarım, kullanırım, kimseye hesap vermem gibi bir tavrımız olamaz. Doğada geçmişlerin, şimdikilerin ve bizden sonra geleceklerin, ayrıca diğer bütün canlıların da hakkı vardır ve bu hak mutlaka gözetilmelidir

• Kara ve denizleriyle, buralardaki çeşitli bitki ve hayvan türeleriyle bir bütünlük ve ahenk arz eden dünyamız, insanın sağlıklı şekilde yaşamasına fevkalâde müsait iken başta bencillik, cehalet, düşmanlık ve israf gibi sebeplerle bozulmuş ve ciddi şekilde sağlığı tehdit eder duruma gelmiştir. Çevrenin yaşanmaz hale gelişinin tek sorumlusu tüketici ve sömürgeci insan tipidir. Allah’ın en değerli emaneti olan çevreye karşı insanın sorumsuz ve düşmanca tavrı, yeri-göğü fesada uğratmış, huzur, güven, lezzet ve bereketi ortadan kaldırmıştır. Kur’an-ı Kerim bu gerçeği şöyle haber veriyor:

• “İnsanların bizzat işledikleri yüzünden kara ve denizde fesat belirdi. Allah da belki vazgeçerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.” (Rûm: 41)
• Bugün insanlık tabiatın kendisine isyanıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Zehirli gaz ve dumanlarla kirlenen atmosfer, üretim ve sanayi atıklarıyla çöplük haline getirilen kara ve denizler, yok edilen ormanlar, kaybolan bitki ve hayvan türleriyle güzelim dünyamız, cehenneme dönüşmektedir.

• Yüce Allah, insanın da içinde bulunduğu tabiatı canlı ve cansız varlıklarıyla birlikte bir düzen ve denge içinde yaratmıştır. Bu düzen, yeryüzündeki canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için en ideali olup, herhangi bir eksikliği ve aksaklığı söz konusu değildir. Kainatta var olan bu düzen ve denge ‘’Ekolojik Denge’’ olarak ifade edilmektedir. Bu durum bazı ayetlerde şu şekilde ifade edilir.
• ‘’Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır’’ (Kamer:49)

• ‘’O Allah göğü yükseltti ve dengeyi koydu. Sakın dengeyi bozmayın’’ (Rahman:7,8)

• Çağımızın en önemli problemlerinden birisi de, ekolojik dengenin bozulması ve bununla bağlantılı olarak çevre kirliliği sorunudur. Allah insandan, doğal çevrenin ve ekolojik dengenin korumasını, onların doğal düzenini bozmamasını istemektedir. Aksi takdirde, bizzat insanın kendisinin bundan zarar göreceği şöyle anlatılmaktadır.
• ‘’İnsanların kendi İşledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Yanlıştan dönmeleri için Allah yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını (Dünyada) onlara tattıracaktır.’’ (Rum:41)

• Ekolojik dengenin en önemli unsurlarından birisi bütün çeşitliliğiyle hayvanlardır. Kur’an’a şöyle bir baktığımızda ekosistemin önemli üyeleri olan hayvanlara verilen önem hemen fark edilir. Kur’an ın bazı surelerinin ismi hayvanların isimlerinden oluşmaktadır. Bakara (İnek) Nahl (Arı) Ankebut (Örümcek) Neml (Karınca)

• Kur’an hayatın ve doğanın güzelliğini sağlasınlar diye her türden canlının yeryüzüne serpiştirildiğini belirtilmekte , onlardan kiminin karnı üzerine sürünerek, kiminin iki ayak, kiminin dört ayak üstünde yürüdüğünü bildirmekte ve kainattaki hiçbir varlığın boşu boşuna yaratılmadığını bize haber vermektedir.

• Hayvanları ruhsuz ve otomatik bir makine gibi algılayan modern anlayış, hayvanlar için tam bir felaket olmuştur. Bir çok hayvanında avlanarak yağmalanarak neslinin tükenmesine sebep olmuştur.

• Günümüzde en saygı değer varlık olan insana kadına işkence, dayak şiddet uygulanırken Hz. Peygamberin hayvanlara bile işkence ve zülüm yapılmasını yasakladığı görülmektedir.
• ‘’Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Cenab-ı Hak kıyamet gününde hesap soracaktır’’
• Ekolojik dengenin bozulmasının nedenlerinden biriside israftır.

• İsraf, bir nimeti gereğinden fazla kullanmak ve telef etmektir.Bu günkü adıyla tüketim çılgınlığıdır. Kur’an-ı Kerimde Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır:
• “Size verdiğimiz rızkların temizlerinden yiyin, bunda aşırı gitmeyin ki, öfkemi hak etmeyesiniz. Benim öfkemi hak eden kimse muhakkak mahvolur” (Tâha, 20/81)
• Allah Rasulü ise: ’’Bencillik yapmaksızın ve israf etmeksizin yiyiniz, içiniz, giyiniz, iyilikte bulununuz. Zira Allah kulunun üzerinde nimetini görmek ister’’buyurmaktadır.
• İsrafın çeşitliliği çoktur onu saymakla bitiremeyiz. Ekmek israfı hepimizin farkında olmadan bilinçsizce yapmış oluğu en büyük kayıptır. Türkiye genelinde günde 12 milyon ekmek çöpe atılmaktadır. Unutmayalım ki bu gün insanlar ekmek bulamadığı için açlıktan ölüyorlar. Bu hususta Allah rasulü şöyle buyurmaktadır: ’’Ekmeğe hürmet edin, zira şanı yüce olan Allah arz ve semanın bereketini ona tabi kılmıştır’’
• ‘’Kim sofrada dökülen kırıntıları toplarsa, Allah ona rahmetiyle muamale eder’’ “Kim ekmeğin hakkını hafife alırsa, saygıda kusur ederse Allah ona açlığı musallat eder’’ buyurmuştu
• Çevremiz, insanın emrinde masum bir emanet ve bu emaneti kirletip mahveden insan olduğuna göre, demek ki baş mesele insan ve insanın kirlenmesi meselesidir. Gönlü ve kafası kirlenmiş, sevgi, insaf ve merhametten mahrum, açgözlü ve bencil insanların meydana getirdiği bir dünyada insaftan, ıslahtan, ikramdan, düzen ve ahenkten bahsedilemez. Çevrenin kirlenmesi insanın manen kirlenmesiyle doğru orantılıdır.
• Çevrenin tahribinde en önemli sebep israftır. İsraf ise; kaynak ve imkânların yersiz ve ölçüsüz kullanılmasıdır. Sınırlı ve çok kere yenilenemez olan dünya kaynaklarını sorumsuzca harcayanlar, başkalarını ve gelecek nesilleri düşünmeden, sırf zevk ve gösteriş gibi nefsanî duygularını tatmine çalışan ruhsuz ve merhametsiz insanlardır. Bize göre çevre, bütünüyle Allah’ın bize teslim ettiği ve titizlikle koruyup geliştirmemizi istediği değerli bir emanettir.
• Sizi yeryüzünde yaratıp orayı imar etmenizi dileyen O’dur”. (Hûd: 61)
• . Hz. Peygamber (SAS): “Yeryüzü, benim için tertemiz bir mescit kılındı” buyurdular. Camilerimizi kirletmediğimiz gibi, altımızda rengârenk bir halı gibi olan yeryüzünü ve üstümüzde avizelerle parlayan gökyüzüyle zaten bir mescidi hatırlatan dünyamızı da kirletmeyiz “Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da, kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse mutlaka onu diksin, bırakmasın.”
• Çevrecilik İslam’la bütünleşmiştir
• Çevre kirliliğinin insan ruhunda meydana getirdiği sıkıntı ve stresi, çevre krizi olarak tanımlamak mümkündür. Peygamberimiz, doğaya ve çevresine vermiş olduğu önem ve temizlilik ahlakı ile de bizlere “Ekolojik Sünnet” bırakmıştır.
• Temizlik ibadetin temelidir
• Dinimiz temizlik üzerine bina edilmiştir
• Temiz olan İnsanın çevresi pis olamaz. Atalarımız, “Aslan yattığı yerden belli olur” derken buna işaret etmişlerdir.
• Çevre temizliğine ormanın ve yeşilliğin katkısı çok büyüktür. Tabiatın ciğerleri ormanlardır. Ağaçlar ve yeşillikler süstür, sağlıktır, güzelliktir. Bitkiler birer oksijen fabrikasıdır. Aynı zamanda kirlenen havayı temizleyen İlâhî bir temizlik aracıdır. Bitki havadaki karbondioksiti temizleyerek, havaya oksijen verip, kirli havayı filtre etmektedir. Ne yazık ki, bu kadar çok faydası olan bitkiyi, ormanı, ağacı insanoğlu kesip yok etme yarışındadır. Bitki ve ağaçların yok edilmesi bir yerde insanın kendisine saygısızlığıdır.
• Temiz, bakımlı, havadar, yeşil bir çevrenin sıhhî ve psikolojik yönden çok yararları vardır. Birçok hastalıklar için ilaçtan daha faydalıdır. Böyle yerlerde yaşayan insanların daha sıhhatli oldukları su götürmez bir gerç
• Ekoloji, Allah’ın yarattığı tabiatın dengesinin korunması, canlı türünün muhafazası, hayvanlara iyi muamele yapılması, çevre kirliliğine sebep olan her çeşit faaliyete karşı çıkılması olarak ele alındığında, bu konuda İslâm’ın emir, yasak ve tavsiyeleri rahatça görülecektir.
• Yine Hz. Peygamber sağlığında, bazı bölgeleri, bugünkü ifadeyle Sit Alanları tayin ettiği, herkesin yararına millî park ilan ettiği tarihi bir gerçektir. Hatta bu bölgelerin sınırları çizilmiş, otlarının koparılmasına, ağaçlarının kesilmesine, hayvanlarının avlanmasına yasak getirilmiştir.
• Dinimize göre kainattaki varlıklar ilahî birer nimet ve emanettir. Her birisinin bir yaratılış gayesi olduğu gibi, her birisi kendi diliyle Yüce Mevla’yı tespih ve zikretmektedir. Buna göre, hiçbir Müslüman kainatın dengesini bozamaz ve bozulmasına seyirci kalamaz. Çevre Allahın eseridir. Onu korumak varolan dengeyi bozmamak her insanın görevidir. Dolayısıyla her Müslüman bir çevre gönüllüsüdür. Temiz, bakımlı, havadar, yeşil bir çevrenin sağlık ve psikolojik yönden çok yararları vardır. Birçok hastalıklar için ilaçtan daha faydalıdır. Böyle yerlerde yaşayan insanların daha sağlıklı oldukları su götürmez bir gerçektir.

• REFAHLA FELAKET ARASINDA YARIM METRELİK BİR ÜST TOPRAK VARDIR VE BU TOPRAĞI DİBİNE KADAR SÜRÜP GEÇEN BU YAŞADIĞIMIZ GEZEGENİMİZE, DÜNYAMIZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN EROZYONA DUR DEMEMİZ GEREKİYOR

• EN BÜYÜK ÇEVRECİLİK TUTUMLU OLMAKTIR

• EKMEKLERİMİZİ ÇÖPE ATMAMALIYIZ

• GEREKSİZ SU HARCAMAMALIYIZ

• ÇILGINCA TÜKETİM YARIŞINA GİRMEMELİYİZ. İHTİYACIMIZ OLANI ALMALIYIZ

• TOPLU TAŞIM ARAÇLARINI KULLANMALIYIZ

• ÇÖPLERİMİZİ GERİ DÖNÜŞÜM KUTULARINA ATMALIYIZ

• TÜRK MALI KULLANMALIYIZ SATIN ALDIĞIMIZ ÜRÜNLERİN ALTINDAKİ BARKOTUN 869 İLE BAŞLAYANI ALMALIYIZ.

• ARIZALANAN BİR ÜRÜNÜMÜZÜ TAMİR ETTİRMELİYİZ. UCUZ DİYE ATIP YENİSİ ALMAK DOĞADA TEKNOLOJİK KİRLİLİKLERE NEDEN OLMAKTADIR. MODASI DEĞİŞEN HER TEKNOLOJİ ALETİ DÜNYAMIZ İÇİN BÜYÜK KİRLİLİK YARATMAKTADIR.

.YAŞAM ALANLARIMIZ OLAN PARK VE BAHÇELERİMİZİ , SOKALARIMIZI ,CADDELERİMİZİ EVİMİZ GİBİ TEMİZ TUTMALIYIZ. BÖYLECE DİNİ VE İNSANİ GÖREVLERİMİZİ YAPMIŞ OLURUZ.

Devamını Oku

Atatürk ve Doğa Sevgisi

Atatürk ve Doğa Sevgisi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Atatürk ve Doğa Sevgisi
TBMM ‘nin açılışının 100. Yılında çocuklarımız (covit 19) virüsü nedeni ile ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI ‘nı evlerinden kutlayacaklar. Bu nedenle; bu haftaki doğa konumuz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün doğa sevgisi üzerine olsun. Konuyu seçmemde etkili olan bir neden de torunumun ‘’anneanne bana ATATÜRK ‘Ü anlat, her yerde yazılanları , anlatılanları değil ‘’ demesiydi. Ben de torunuma Atatürk’ün doğa sevgisini anlattım. Çok mutlu oldu.

Mustafa Kemal ATATÜRK Kurtuluş Savaşından sonra ben topraklarımızı kurtardım; deyip kenara çekilmemiştir. Askeri elbisesini çıkarıp, sivil elbisesini giymiş, ülkenin taşından toprağına hepimizin sorumluluğunu omuzlarında hissetmiştir. Onun için M. Kemal dünya lideridir. Nasıl mı? Tarih, Atatürk ‘ü ağlarken çok az tespit etmiştir. İlki Çanakkale ‘de topçu atışının başladığı gündür. İkincisi de hepimizin bildiği ‘’iğde ağacı’’ ardından döktüğü gözyaşıdır. O günün Ankara’sı kurak, çorak bir köy. Çankaya –Meclis yolu üzerinde bir tek iğde ağacı varmış . Atatürk o yoldan geçerken her gün arabadan iner o ağaca selam verirmiş. Neden selam verdiğini soranlara ‘’yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi, en az diğer neferler kadar onun da selama hakkı var ‘’ dermiş. Bir gün bakıyor o ağaç kesilmiş. Ağaca ne oldu? Diye soruyor. Yolu genişletmek için kestik, diyorlar.’’ Yahu bana sorsaydınız, bu ağacı kurtaracak bir yol bulurdum.’’diyor. Daha fazla dayanamıyor arabasına biniyor. Şoförü ve arkadaşlarının yanında hüngür hüngür ağlıyor. Bu gözyaşları, çok zor şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlının lideri olduğu için, o iğde ağacının sorumluluğunun omuzlarında olduğu için ağlıyor.

Mustafa Kemal ATATÜRK Söğütözü ‘nü çok sever. Orada sık sık dinlenirmiş. Çevresindekiler, Atatürk’e ‘’size burada bir kulübe yapalım’’ derler. ATATÜRK , ‘’kulübe için kaç söğüt ağacı kesilecekse, o kadar söğüt fidanını ellerimle dikeceğim , tuttuklarını göreceğim , sonra kulübe yapılabilir’’ der. Kulübe yapılır. M.K.Atatürk makamını Çankaya’dan Söğütözün ‘e taşır. İmzaları orada atar, kabullerini orada yapar.

Yalovada ki köşkün bahçesinde bir çınar ağacı var, büyümüş köşkün güneşini engelliyor. Köşkteki görevliler çınarı kesmeye karar verirler. Atatürk, köşkün altına raylar döşeterek, köşkü 4m 80 cm kaydırarak, ağaçtan uzaklaştırmış. Bir çınar ağacını kesilmekten kurtarmıştır.

TBMM sinin açıldığı ilk yıllar , sonbahar mevsiminde Atatürk arkadaşlarına meclisin bahçesine çiçekler ekeceğini söyler. Arkadaşları karşı çıkarlar. Bu soğuk, susuz yerde çiçek yetişmez derler. Bu konuşmadan sonra Atatürk, kasalar içinde meclisin bodrumuna toprak getirtir, çiçek tohumları eker. Bahar gelince çiçekler açar ve meclisin bahçesine kasalar içinde açmış çiçekler çıkarılır. Görenler hayret eder. Bu çiçeklerin nerede, nasıl yetiştiğini soranlara , Atatürk’’benim gizli bahçemde yetiştirdim’’ der.
Atatürk Orman Çiftliği hikayesini hepimiz biliriz. O günün genç ziraat mühendisi Tahsin Coşkun şöyle anlatıyor. Atatürk ‘’Tahsin seni bir yere götüreceğim, fikrini almak istiyorum’’ demiş. Gidip baktık bataklık, hayvan leşlerinin olduğu berbat bir arazi. ‘’Ya Paşam hayrola’’ der. Atatürk ‘’ Bütün masrafı cebimden olmak üzere bir orman çiftliği yapmak istiyorum’’ der. ‘’Ya paşam buranın ıslahı ya paramızı , ya zamanımızı tüketir, bu kadar verimli topraklar varken neden burayı tercih etini?’’ der. Atatürk ben en zor olanı yapayım, siz arkamdan kolayları nasıl olsa yaparsınız.’’ der. Atatürk bu arazinin incelenmesini ister. Gelen raporlar olumsuzdur. Ama Atatürk kendi yaptığı incelemeler sonucu burada bitki yetiştirilebileceğini söyler. Çünkü ziraatçılar inceleme yaparken Atatürk boş durmaz. O çevredeki köylüler ile irtibat kurar. Köylülerin verdiği bir testi suyu toprağı kazarak koyar. İki gün sonra testiyi çıkarırlar. Testideki su bitmiştir. Köylüler ‘’Ağa su bitmiştir. Toprak su emiyor. Burada ne ekersen ürün alırsın’’ diyorlar. Tahsin Coşkun olumsuz raporu getirdiğinde Atatürk projeye başlamış ve epeyce ilerlemiştir. Böylece vatan toprağının kaderine terk edilmesine gönlü razı olmamıştır. Böylece 25 Mayıs 1933 de ‘’Vatan toprağı kaderine terk edilemez.’’ Dediği Atatürk Orman Çiftliğini kurduktan sonra Ankara halkını bedava trenlerle buraya getiriyor. Halk burada ağaçların altında eğleniyor, dinleniyor, çocuklar havuzda yüzüyorlar. Açılan süt fabrikasının ürünlerinden yararlanıyor. Herkes çok mutlu, ama en mutluları M. Kemal’dir.
Dünyada bir çiçeğe adı verilen tek lider M.Kemal ‘ dir. Amerikalı Prof. Dr. Kirk Landin, Bir takım deneyler sonucu kırmızı çiçek açan bir bitki yetiştirir. Bu çiçeğe isim ararken , Tarsus kolejinde okurken Atatürk ile tanışan bir arkadaşı Atatürk’ ün tabiat bilgisi ve ilgisine hayran olduğunu anlatır. Atatürk adının verilmesini önerir . Dünya nebatat dairesine teklif iletir. Bu öneri Atatürk’ün yaptığı çalışmalar anlatılan toplantıda oy birliği ile kabul edilir. Dünyada bu çiçek ATATÜRK adı ile üretilip satılıyor.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 100. Yılı kutlu olsun, sevgili çoçuklar.

Suzan ÖZPEYNİRCİ

Devamını Oku